Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanlığı Yarışında Erdoğan, Erdoğan’a Karşı...

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Çok öznel koşullarda, ülkemiz, rejimimiz, çocuklarımızın geleceği, sınır kapılarımıza dayanmış; Ortadoğu-İslam dünyasına dayatılan, ırklar-mezhepler-aşiretler ekseninde çağlar gerisinden hortlatılmış kanlı çatışmalar, iç savaşların ağır tehditleri... Adayı olduğu, en azından belirsiz uzun bir süreç için uymakla yükümlü olduğu, anayasal-yasal düzen, Cumhuriyet, laiklik, parlamenter rejim düzeni yokmuş gibi “icraatın başı” olarak kalacağını ilan ederek yürüttüğü adaylık kampanyasının içeriği ile... Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan belki de kendisi bile ayrımına varamadan, bugüne kadar 12 yıllık İktidardlarında tüm yaptıklarına karşı kökten savaş ilan ediyor...
Kafanızı yine karıştırdım... Ben bu yazıyı yazmaya çalışırken bildiğiniz en marka medya, araştırma yorumcuları çok parlak, medya çağının dört dörtlük ölçümlemeleriyle bir kampanya vizyonundan söz ederlerken... Soru soran habercilere ortak anlamda, “Üç adayın kampanyalarının fiziksel karşılaştırılması bile yapılamaz...” derlerken..
Öncelikle İktidarlarının 17 Aralık’ta yaşanan en vurucu iç depreminin üstünden ancak 6 aylık bir süreç geçmişken, Cumhurbaşkanlığı adaylık kampanyasında 12 yılı paylaştığı, suç ve sorumlulukları, kendi dillerinden “günah ve sevapları” paylaşılmış icraatlarına sonuna kadar savaş... İktidar ortağını, cemaati, adaylık kampanyasında da, en acil, güncel, yaşamsal düşmanı olarak hedef tahtasına oturtmuş olmasının, iktidar cephesi, ortak sorumlulukları açısından can yakan içsel sorgulamaları, sonuçlarını düşünmeden geçmeyelim... Kampanyasının başında destanlaştırılan 12 yıllık İktidar icraatları, başarılarında, yüzler değil, binlerle örneği hemen sayılabilecek çark edişleri, çok tipik, çok çarpıcı çağrıştıracak bir örneği...
İktidara geldikleri günlerden bugüne, ılımlı sloganı ile de olsa siyasal İslamı eksen yaparak, Irak işgaline onay vermekle başlayan ABD eksenli stratejik ortaklık başrolünü benimsemiş olarak yapılanların, sonuçlarının... sorgulaması dahi yapılmadan, Ortadoğu İslam dünyasını kasıp kavuran yangınların, en şiddetli, kanlı hesaplaşmalarının, çağdışı savaşların sınırlarımızı yalayan sıcağında, “Hamdolsun darbelerin çetelerini temizledik... Sıra Pensilvanya’da...” sözcükleri ile arkada bırakmak bu kadar kolay mı?

***

Güç-medya güdülemesi-iktidar nimetlerinin paylaşılmasının iplerini elde tutma tehditlerinin bileşkesi... anlamında çok doğru fiziksel karşılaştırma bile yapılamayacak büyük bir şov vardı dün sahnede... Sandığa yansımaması, durumlarını kurtarma adına biat edilmemesi gibi davranışların sergilenmesi en azından çarkın içinde sıkışmış AKP seçmen kitlesi, yönetim kadrolarında görev alacak kadroları adına beklenemez... Nereye kadar? İplerin kontrolünü elinde tutabileceği, “Biat etmeyeni ezer geçerim...” diyebilmeyi sürdürebileceği günlere kadar... Çok uzak olduğu teziyle koşulsuz biat etmek zorunda kalan medyanın baskın güdüleme işlevli değerlendirmelerine karşın, yaşamın dayattığı gerçeklerle dipten gelen dalganın, en çok da Müslüman seçmenleri sarsmakta olduğunu görmezlikten gelebilir miyiz?
Kurtuluş Savaşı destanı, Atatürk devrimleri, Cumhuriyet, laiklik değerlerine bağlı olanların üstün savaşımlarının(!) başarılarıyla uzaktan yakından bir ilişki bile yok. Onlar değerlerde buluşsalar da, stratejik kavgalarında boğulup, örgütlü duruşu beceremedikleri için güçleriyle uyumlu varlık dahi gösteremediler. Sarsılma Cumhuriyeti düşman, derin devlet olarak da suçlayan, inanç özgürlüğünde algılama çarpıklığının da kurbanı olarak siyasal İslama, ırk ayrımcılığına bel bağlayanlar arasında. En çok da liberalizmin rüzgârlarında solcu geçinenlerinin dahi yoksul dünyayı, hele de ulus devletlerini kırarak, parçalayarak, iç savaşlara sürükleyerek tekkutuplu, insanı unutmuş piyasalar düzeninin pazarlanmasında, yaratılan düzenin çarklarının döndürülebilmesi sonuçlarına kulakların tıkanması ile...
İslam dünyasında diktatörlerden kurtarılma adına, ırklar, mezhepler, aşiretler üzerinden çağlar gerisinin ilkelliğinde bir kanlı vahşet İslam, şeriat adına nasıl türedi? Savaş ganimetleri üzerine, sıcak, kara paraların da katkılarıyla piyasalar üzerinden 12 yılda piyasalar üzerinden büyüme ile halkın gerçekleri aynı mı? İktidarlarının kayırmacılığında kamu kaynaklarından en büyük payları almış olan yandaş sermaye bir yana... İktidar nimetlerinin dağıtılmasında, yeşil karttan, kamu hizmetinde kayrılmaya, iş bulmaya, sosyal yardımlarda parti üzerinden paylara... sadaka düzeninde kollananlar... 12 yılın sonunda daha mı zengin, daha mı yoksullar?
Aslında çok uzun soluklu emperyal politikaların izleyicisi sağ iktidarlar elinde kayrılmış, zenginleşmiş “Beyaz Türkler...” siyaseti çok tutmuştu... Geçerliliği, hükmü kalmadı. Şimdilerde en çok kendini inançlı Müslüman olarak görenlerin çocuklarının geleceğine ilişkin kaygıları katlandıkça katlanıyor... IŞİD, El Kaide militanı olasılığı uç korku... Sınırlarımızı yalayan en yakın Irak-Suriye kanlı iç savaşlarının ateşi kor gibi..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları