Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çoksesli Koro mu?

15 Ocak 2013 Salı

Çoksesli koro ile kulak tırmalayan gürültü arasındaki fark; sesler, sazlar arasındaki uyumu sağlayan müziğin gücü değil mi? Kulak tırmalayan, insanı deli eden, sağlığını bozan gürültüyü, aralarına müziğin gücü katılmamış güzel sesler, sazlarla da çıkarabilirsiniz. Bugünlerde yaşamın hangi alanına yönelik olursa olsun, çoksesli seslenişlerde müziğin gücünü yakalama özlemi içinde, kulak tırmalayan, akıl sağlığını bozabilecek seslerin gürültüsünü duyuyorsak, ortada çok ciddi sorunlarımızın olduğu kuşkusuz.\n

\n

Hrant Dink cinayetinde, ölüm yıldönümü ile çakışan yargıdan dönmüş karar, Örgüt var ama kanıt bulamadık demek olmazsaptaması, insan hakları, adalet duygusunda buluşmak isteyen çoğunluk için sevindirici bir gelişme. Toplumsal duyarlığa, hak-adalet arayışına yanıt anlamındaki bir karardan sonra, bu cinayetin tetikçilerinin arkasındaki örgütlenmenin ortaya çıkarılmasına yönelik, bir çoksesli müziğimiz olmalı değil mi? Hrant Dink cinayetinin yıldönümü etkinliklerinin bu anlamda bir ortak duruş, çoksesli müzikle güzel sesleniş olmasını bekliyordum ki... Umduğumdan daha zengin bir anma etkinlikleri programı, sitelerde elden ele gezindi. Anma haftası geçen cuma gününden başlamıştı. İlk aldığım davetle bağlantılı bir açık oturuma sevinçle katılacak, çoksesli müzikte benim de sesimin olmasına katkıda bulunacaktım. Daha önceki saatlerde bir başka gündemli etkinliği katıldığımda öğrendim ki, aynı saatlerde, aynı anlamda duruş, seslenişte bulunmak isteyen farklı örgütlenmeler, aynı başlıklar altında etkinlikler düzenlemişlerdi. Başka etkinlik için geldiğim, bulunduğum salonda kalmak ya da ötekine gitmekten vazgeçerek, bu çoksesli koro yerine, kuru gürültü yaratma anlamına gelen ben-sen ayırımcı duruşları protestoyu seçtim.\n

\n

***\n

\n

Zaten son yıllarda insan hakları, demokrasi arayışları ekseninde, birbirinden kopuk duruşlar yüzünden ödenen bedellerden, boşu boşuna koşturma karşılığında yaratılan kuru gürültüden bıkmış, yorulmuştum. En önemlisi, en yaşamsal insan hakları alanları, demokrasi, hak-hukuk ihlalleri karşısındaki bireysel, toplumsal, örgütsel tepkilerde yaşanan karmaşa, savrulma, hiç de duyarlı olmayan iktidar icraatları karşısında, hak ihlallerinin bu kadar çok, kolay yaşanabiliyor olması, doğrudan demokrasinin çarklarının işletilememesi ile ilgili bir durum. Doğrusu, haksızlıkları görüp hak aramak isteyenlerin aslında var olan güçleri, birikimleri ile uyumlu bir duruş sergileyememelerinin, amaca yönelik çoksesli koro oluşturamamalarının payı yadsınamaz...\n

\n

***\n

\n

Dünyada rejimi demokrasi olan ülkeler içinde en çok gazetecisi tutuklu olan ülkemizde, gazetecilerin tek tek duruşlarını, örgütlü çabalarını bilerek itiraf etmeliyim ki, yaratabildiğimiz tepkiyi kendimiz medyacı olduğumuz halde kamuoyuna ulaştırmaktan çok uzaktayız. Tek neden yandaş, teslim alınmış medyanın görevini yapmaması ile de sınırlı değil. Tabii ki medyada etkin görevlerde çalışan arkadaşlarımızın iş tehdidi, otosansür ile susturulmalarını hafife almıyorum. Ama aynı gün, aynı saatlerde, aynı İstiklal Caddesi üzerinde biri Taksim, diğeri Galatasaraydan başlayan iki ayrı yürüyüş düzenlemek de bizim ayıbımız, eksikliğimiz değil? Aramızdaki bakış farklılıklarını bu kadar somut, ortak bir sorun ve amaçta bile bir yana atamıyorsak... Güçlü, insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğü kaygısı olmayan, tam tersine güdülecek, toplumu da çarpık yönlendirecek medya ile çalışmaktan mutlu bir iktidara karşı, hangi etkinlikte bir uyarı, tepki duruşu ortaya koymuş olabiliriz ki...\n

\n

***\n

\n

Silivri özel yargılamalarının, özel yargı düzeninin, insan hakları, hak-hukuk ihlallerinde buluşmuş, yargısız infaz içeriği kazanmış, suç-ceza ilişkisi içinde işlemeyen, en başından sivil darbe hukuku içeriğinde siyasal cezalandırma amacı önde; gidişten rahatsız toplum vicdanı sızlayışını milyonlarla sorgulayan insanın kafasında var olduğu kuşku götürmez. Kimi güçlü pretosto eylemleri, 13 Aralık Silivri buluşması, protesto eylemi gösterileri, katıldığım etkinlik sayısını, Balbay-Tuncay adına imzaladığım kitap sayısını sayamıyor ancak sayamayacağım kadar fazla diyebiliyorsam, kişisel tanıklıklarım bile tek başına çok anlamlı bir toplumsal tepkinin ölçüsü...\n

\n

İktidar sorumlulukları, özel yargının uygulamalarında hak-hukuktan yana bir dönüşümü yaratamıyorsak, muhalefet gücü oluşturmakta, çoksesli koro olarak sesimizi duyurmakta caydırıcı gücü henüz oluşturamadık demektir. Ana davasından henüz mahkûm olmadan, savunmasındaki hukuksuzluklara karşı duruşundan sanıklar yıllar içeren mahkûmiyet cezaları almışlarsa; savunma yapan, yani hukuku bizden daha iyi bilen hukukçular, hatta meslek örgütleri temsilcileri, hak-hukuka aykırı yargı gidişine ilişkin söyledikleri, duruşları nedeniyle ayrıca ceza alıyorlarsa, ortada gerçekten vahim durumlar var demektir. İnsan haklarından yana çoksesli müziği yaratmak için caydırıcı güç olmaya ilişkin sorunlarımızı sorgulamak noktasındayız.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları