Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çatışmacı Uzlaşma...
Nasıl olur demeyin? Yerleşik insan hakları, demokratik hukuk devleti düzenlerinde, barış içinde olamaz elbet. İnsan hakları kaygılarının bir yana atıldığı, kirli çıkar hesaplarının öne çıkarıldığı siyasal ortamlar, güçler çatışmasında çatışma ile uzlaşma kavramlarının yan yana kullanılması söz konusudur. Silahlı, egemen siyasal, ekonomik, sosyal güçlerin kullanılması, üstün gücün zayıf kalan gücü ezerek anlaşmaya zorlaması anlamına da gelir. Elbette yaşamın her alanına dönük çok farklı boyutlarda kaba üstün gücün kullanılması ile, ezen ve ezilen tarafların söz konusu olduğu uzlaşmalara, hiç de hakça olmayan dengelere varılması söz konusudur.
\nMedya gündemimize, en yaşamsal sorunlarımız, gündemimiz üzerinden yaşananlara, söylenenlere bakıldığında kafamızın iyice karışması boşuna mı?
\nHafta sonu açlık grevleri eksenli çatışmacı gelişmelere bakıp uzlaşma çabaları, umutları için “ipin ucu kaçtı” dememek olanaksız. Başbakan Erdoğan, iktidardan beklenen gerilimi aşağı çekecek çıkış yerine idam yasağının kalkması özleminden söz açabiliyor. PKK cephesinden yeni terör eylemleri ile, açlık grevlerinin kalkması koşulu için siyasal dayatmalardan geriye dönüş anlamında bir adım gelmiyor. Üstüne MHP’nin genel kurulundan, AKP’nin uzlaşma olasılığına yönelik eleştirilerde tehdit dozu yükseltilerek, iktidarlarının ikili siyasetinin teşhir edilmesi stratejisi uygulanıyor.
\nHafta sonu bir tek BDP yönetim kadrolarının içinde olduğu eylemlere polisin sıktığı gaz bombalarına bakarak bile insan sağlığı, canında geri dönüşü olmayan kayıplar noktasına gelen açlık grevleri için çok umutsuz bir yeni haftaya girdiğimizi söyleyebiliriz. Oysa dün bu yazının yazılmak zorunda olduğu öğleden sonraki saatlerde televizyonlardan açıklanan Bakanlar Kurulu toplantısı gündemi çok tersi, olumlu bir havayı yansıtıyordu. İlgili bakanlıkların kotardığı, Bakanlar Kurulu gündemine taşınan çözüm reçeteleri kapsamında açlık grevlerinin odağındaki siyasi gerekçelere çözümler yer almıştı. Apo’nun eve taşınması ufukta görülmüyorsa da, anadilinde eğitim benzeri öne çıkmış istemlere çözümler sürpriz bir biçimde Bakanlar Kurulu’na taşınmış, kimi arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alındığı izlenimi ortaya çıkmıştı...
\n***
\nBu yazı için masa başına oturmadan önce, uluslararası gazetecilik örgütleri ile bizim var olabilen gazetecilik örgütlenmelerimizin oluşturdukları ortak platformun düzenledikleri “Gazetecilik için ayağa kalk” eylemi yürüyüşünde yer almak gerekiyordu. Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun “Gazetecilik için ayağa kalk” gününün bu yıl Türkiye’deki gazeteciler, tutuklu gazetecilere ayrılmış olmasının bir anlamı var elbet. Gazetecilerin özgürlük haklarını, dünya halklarının doğru bilgilenme haklarının vazgeçilemez bir parçası olarak, evrensel insan haklarının odağında özenle korumaya çalışan meslek örgütlerimizin dünyadaki durum saptamasına ilişkin raporlarından çıkan sonuçlar çok çarpıcı. Sonuçta Türkiye’deki gelişmelerin masaya yatırıldığı raporların bileşkesi, rejimi demokrasi olan ülkelerin yanında diktatörlüklerin bile pek çoğundan daha olumsuz koşulların Türkiye için geçerli olduğunun saptamalarını ortaya koyuyor.
\n“Gazetecilik için ayağa kalk” gününün bu yılki gündeminin Türkiye olması, Türkiye’de eylem düzenlenmesi, aynı gün demokrasinin geçerli olduğu pek çok ülkede daha Türkiye elçiliklerine yönelik dünya gazetecilerinin eylem yapmayı seçmeleri bundan. Türkiye gazetecilerine adanan bu günde, hükümeti hedef alan bu eylemlerde en yüksek sayılara varmış tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmaları istenirken, basın özgürlüğü önündeki engeller önceliklerine göre sıralanıp, kaldırılmalarına yönelik yasal ve iktidar icraatlarından kaynaklanan olumsuzlukların düzeltilmesi isteniyor.
\nİktidarlarının, yargısız infaz içerikli en yüksek sayıda tutuklu gazetecisi olan ülke konumuna “gazetecilik faaliyetleri değil, terör örgütü bağlantıları nedeniyle” savunma gerekçesi kabul görmüyor. Tam tersi Türkiye uygulamaları incelenip, ilgili kurumların resmi raporlarında kanıtları ile ortaya kondukça, sivil iktidar vitrininde Türkiye’de yaşanan basın özgürlüğünün katledilmesine ilişkin travma dünya çapında giderek daha iyi anlaşılır oluyor. Sözün özü, yandaş, cemaat, holding çıkarları kullanılarak, vergi cezalandırmaları da içinde teslim alınmış büyük medyanın.. iktidarlarının iktidar gücünü, çatışmacı, baskı aracı olarak kullanıp medya üzerinde kazandığı güç, giderek daha açık biçimde Türkiye’nin insan hakları, demokratik, hukuk devleti düzeni için daha büyük bir tehdit olarak algılanır oluyor.
\nTürkiye’de iktidarlarının baskı güçleri ile çatışmacı yöntemlerle elde ettiği medyanın susturulmasına yönelik sonuçlar, iktidarlarının meşruluğu üzerinden tartışma gündemi yaratmış bulunuyor...
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
- ABD seçimleri dünyayı nasıl etkileyecek?
En Çok Okunan Haberler
- Kayyumdan ilk fotoğraf
- AKP'li Şamil Tayyar'dan yandaş medyaya tepki
- Polis engelledi, Özel yurttaşlara çağrı yaptı
- Ahmet Özer'in gözaltına alındığı görüntüler ortaya çıktı
- Özgür Özel Esenyurt'ta konuşacak
- Akşener’den kayınbiraderi hakkında suç duyurusu
- Mansur Yavaş'tan ilk 'Ahmet Özer' tepkisi
- Yurttaşlar Özel'in Demirtaş ziyaretini nasıl karşıladı?
- 'Ben şimdi 'I love you' desem...'
- Vaizden Atatürk ve Cumhuriyete hakaret