Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
'Çapulcu, İdeolojik, Alkolik...' Birikmiş Öfkenin Başkaldırısı
Sabah-akşam Taksim’de toplananların arasında dolaşıyor, fotoğraf karelerinin, kameralarının gösteremediklerini gözlemlemeye, sokağın dilini okumaya, değerlendirmelerin hak terazisinden yerlerini tartmaya çabalıyorum. Sokak gazeteciliğinin etiğinde, becerebildiğiniz kadarı ile dürüst tanıklıklar, özü oluşturan ayrıntıların paylaşılması anlamlıdır... Dünyanın her yerinden ülkemizin her kentinden, her kesimden, her yaş, kültürden bireyler ve örgütler Taksim’i yaşamaya, paylaşmaya çalışıyorlar ya... Taksim, insanlara sunduğu yaşam olanakları, kucaklayabildiği insan çeşitliliği ile yine Taksim olmaya, yaralarını sarmaya çabalıyor. Vitrinleri hızla onarılıyor, dükkân önlerinin masaları eski koşullarında hizmet verme yarışında, simitçileri, kestanecileri çoktan aynı köşelerini kapmışlar...
Her renk, kimlikten iktidara yönelik kaygılar, tepkilerin duvarlar, camlarda boşluk bırakılmaksızın, renkli boyalarla yazılmış sloganları silinebilmiş, tüm giriş yollarına güvenlik adına araçların giremeyeceği barikatlar konmamış olsa, hepsi birden onarılamamış kırık camlar, polisin bilye-gaz bombaları, direnişçilerin taş-sopa darplarının izleri kaldırılabilse, iki gündür polissiz alanlarda Başbakan’ın imalı beklentisi marjinallerin provokasyonlarından eser bulunamayacak. İmajlar çağında, vitrin mankeni gibi yol ortalarına sergilenmeye bırakılmış yanık belediye otobüsü, televizyon, polis, cankurtaran aracını, barakaları ise görmemek olanaksız...
Taksim direnişlerini başlatan çevre hareketleri, Taksim’e sahip çıkmaya çalışan örgütlerin oluşturdukları ortak eylem komiteleri, güvenlik, yaptırım güçleri olmasa da Taksim’in doğal yaşamına dönüşümünde katkılarda belirleyici, dahası Başbakan’ın deyimleri ile “çapulcular, ideolojikler, alkolikler, dahası perde arkası büyük provokatör ilan ettiği CHP başta, muhalif siyasetler, marjinallerin..” üzerinde bal gibi de ancak sezilebilen bir gizli egemenlik kurmuşlar... Çevreci alışkanlıkları, kendilerine özgü, özgürlük tutkularının yansıması giyim, davranışları ile inandırıcı bir otoriterlikleri yok ya... Saygı-sevgi-şevkat karışımı bakışlar üzerlerinde, kendi hallerinde...
Binlerce farklı renkten, görüşten insanları buluşturan, gecelerden kalmış birbirinden çarpıcı, renkli yazılar, görsellerin fotoğrafları, günün amatör kameraları tarafından yine algıya göre seçilirken, ortak algılamayı galiba en öz Atatürk Kültür Merkezi’nden sarkıtılmış “Boyun Eğme” afişi anlatıyor... Kimsenin “boyun eğmeme” algısı kimseninkine tıpkısının aynısı uymuyor... İktidarlarının baskısının bilinçaltına kazınması ile polisin orantısız şiddet uygulamasının algılanması ancak, yılların birikimi sinmişliğe karşı ortak başkaldırı duygusunu açıklıyor...
Yanmış cankurtaran aracı görüntüsü, bana göre en çok, iktidarlarının; “marjinaller, şiddet, ideolojik provokatörler” suçlamalarını görsel destekliyor... Sürekli meydanda kalabilmiş, deneyimli gözlemcilerin aktardıkları gözlemleri ile paylaşmalıyım. İktidarlarının polisiye donanımlarına şapka çıkarmalıyız. Taksim Gezi Parkı eylemlerinin başlaması ile genç, çevreci, sosyal medyacı, eğitimli.. egemenliğini keşfetmişler. Geceleri artan kalabalıklarda aralarına gözlemlenebildiği kadarı ile yüzlerin çok üstünde, binlerce güzel-yakışıklı gençlerden aynı türden giyimli siviller yerleştirmişler... Gözaltına alınmak istenen eylem liderlerini resmi polis herkesin içinden gelip almıyormuş. Görevli siviller aralarında sıkıştırıp, uçurarak kalabalığın dışına çıkarıyor, sonra resmi polislere teslim ediyorlarmış..
Dahası Taksim’e geliş yolları, toplanmalarında, örneğin en çok çatışmanın yaşandığı Beşiktaş, Taksim’e çıkan yollar üzerinde birikimler oluşurken aralarına katılan siviller, gizledikleri cihazları ile ne zaman polisin operasyonu başlatması gerektiğini, hangi grubun nereye sığındığını bildiriyorlarmış. Çatışma sürecinde polislerin biten gaz bombalarının taşınmasında o kadar çok sayıda cankurtaran aracının kullanıldığını saptamışlar ki, polisin çekilme süreci çatışmasında provokatif şiddet gösterilerinde de maskelilerin hedef tahtasına cankurtaranın girmesi bundan olmuş...
Her neyse, “Bir ağaç ölür, bir halk dirilir” sloganını yaratan Taksim direnişinde, iktidarlarının gazlı polis gücünün çekilmesi sonrası, kaderleri ile baş başa kalan çapulcular, ideolojikler, alkolikler, birbirine zıt kardeş ideolojilerin kaderleri ile baş başa kaldıkları kuşatılmış Taksim’de bu yazının yazıldığı saatlere kadar iki gün iki gece boyunca çatışma, yaralanma, kan, duman yok... Taksim İstanbul’un başka semtlerine, Türkiye’nin başka kentlerine yine polisin orantısız güç kullanması ile doğrudan orantılı olarak taşınmış bulunuyor... Canlar yanıyor, kan akıyor...
İktidarlarının sözcüleri ise çok garip ama en çok “tencere-tava seslerine” takmış bulunuyorlar... Takılmayacak gibi değil, Taksim’le gönül bağı kuran milyonlar, akşamdan sabaha Türkiye’nin en kenar mahallelerinde bile tencere-tava seslerini kesmiyorlar. Milyonların gecenin karanlığı, sesizliğinde, gürültülü tencere tava sesleri, muhalefet güçleri, iktidarlarının ödünü patlatıyor...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
- ABD seçimleri dünyayı nasıl etkileyecek?
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan'ı yenen isim belli oldu
- Özgür Özel Esenyurt'ta konuşacak
- Vaizden Atatürk ve Cumhuriyete hakaret
- Akşener’den kayınbiraderi hakkında suç duyurusu
- Ersan Şen ve DEVA Partili Ekmen arasında büyük tartışma
- 'Ben şimdi 'I love you' desem...'
- Amca Salim Güran cinayet gecesi dereye gitmiş!
- Belediyelerin gelirlerini nasıl etkileyecek?
- Kılıçdaroğlu'nun 'sine-i millet' çıkışına yanıt
- 'Kimsenin hakkı da haddi de değil'