Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Birand'ın Ölümüyle Gazetecilikte Buluşma
Uzun yıllardır yaşanamamış, profesyonel bir ünlü gazetecinin kaybı üzerinden insanın içini ısıtan bir dayanışma örneği verildi. Kurgulanmamıştı, galiba bir birikimin, özlemin yansıtılmasında, işin içinde risk, tehdit de olmadan birlikteliği, dayanışmayı sergilemeye yarayacak bir ortak payda bulunmuştu. Meslekte ayakta durmaya olduğu kadar kansere direnişte de verdiği sınavlar, tutkuyla dik duruşu ortak duygusal patlamaya ortam yaratmıştı. Kuşkusuz Birand’ın uzun soluklu gazeteciliğinde, gerçekten atak, sevimli, sıcak ilişkileriyle yolları kesişmiş çok fazla gazetecinin olmasının payları yadsınamaz. Kıyasıya rekabet içindeki aynı çizgiden kanallar, gazetelerin de dışına taşmış olarak iki cepheden karşıtlar da yoka sayamamışlar, siyasetçiler, her türden örgütlenmeler, Birand’ın gazeteciliği ile kendileri arasında ilişki kurmada bir ortak payda bulabilmişlerdi.\n
\nEtkilendim çünkü “Aynı yıllarda Birand ile gazeteciliğe başlamış olarak en azından o tarihlerde yaşadığımız kimi gazetecilik etiğinin ortak değerlerinde yeniden bir buluşmayı yakalayabilir miyiz?” umudumun yeşermesini durduramadım. Hani gazete patronları, köşe yazarları, çalışanlarının hem siyasal kimlik ve duruşları hem de gazetecilik rekabeti içinde birbirleri ile kıyasıya kavga edip akşamları bir sofrada buluşabildikleri, meslek örgütlenmesi, etiği ve değerleri, gazetecilik hakları, düşünce özgürlüğü adına ortak savaşım verdikleri, sıkı dayanışma içinde olabildikleri pek çok önemli gelişmeyi anımsadım.\n
\nBirand Milliyet’te, Zeynep Avcı Cumhuriyet’te, o zamanlar yakın kulvarlarda yarışan, sol ve liberal çizgilere kayışta ayrışan iki gazetenin çömez Beyoğlu muhabirleri. (Bugünün ölçeklerinde kocaman dış haberler servislerinin tek kişilik askerleri.) Bizden Alaattin Bilgi, onlardan Vasfiye Abla (Özokçak) adliye muhabirliğinde en zehirler. İşçi-eğitim haberciliğinde bendeniz ve Özer Oral. Gazetelerin sabah haber toplantılarının ardından birlikte yola çıkar, Cağaloğlu kavşağında günaydınlaşırdık. Aynı gazeteden çıkanlar, rakip gazeteden gelenlerle birleşir, ortak habercilik alanında o gün için önemli görünen yerlere, haber kaynaklarına, haber kapmak üzere dağılırdık. Hiç heveslenmeyin tek ses, uyuyan gazeteciliğin değil, üretici gazeteciliğin yolu bu anlamlı dayanışmadan geçer. Özel haber, farklı arayış, bakış, sorgulamalar sayesinde, emek verilerek rutin dediğimiz haberlerin, verilerin, olguların paylaşılması, aşılmasının üzerinden gelişir. Profesyonel gazeteciliğin tartışılamayacak bilgi ve verileri çarpıtma, kamuoyunu gerçeklerin tersine güdüleme hakkı yoktur.\n
\n***\n
\nNeden bu kadar savrulduk? Özelinde gazeteci patrondan holding patronluğu koşullarına geçiş, Babıâli’den İkitelli’ye taşınma; gazeteciliğin gerçekten gazetecilik katkıları ve düşünce özgürlüğü ile tartılması kriterlerinden promosyonla satmaya, eğlendirerek, uyutarak, gerçekleri tersyüz ederek var olmaya geçişte kilit rol oynayan değişimlerden, süreçlerden örnekler verebiliriz. İnsan kalitesi yerine teknolojiye yatırımla, eğlendirerek, gazeteciliğin giderek demokrasi, düşünce özgürlüğünden, insan haklarından kopan kirli çıkarlara hizmet etmesini güçlendiren bir yapıya dönüşmesi sonucunun ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Sorun gazeteciliğin bu çarpık, amip gelişmesi ile sınırlı değil ki sorun bu ülkenin geleceğinin ekonomik, sosyal, siyasal düzeni, rejimi, insan haklarının medya gücünün silahlı güçten daha etkin kullanılması ile biçimlenmesi.\n
\nİşte en çok bu nedenlerle asıl gazeteci kimliği, değerleri, özgürlüğünün olmazsa olmaz ilkelerinin savunulması, sahip çıkılabilmesi, çarpık bu gelişmede kirli çıkarlara hizmette çığ gibi yuvarlanış, sürüklenişin durdurulabilmesi bugün dünden daha çok önemli. Türkiye rejimi demokrasi sayılan ülkeler içinde, diktatörlüklerden daha çok tutuklu gazetecisiyle rekordan rekora koşar, basın özgürlüğü ihlalleri raporları ile en sondan en önde olma becerisini göstermeyi sürdürürken iktidarları adına bu tablonun “aralarında hırsız, tecavüzcü gazeteciler de var” yanıtlamasıyla, deyimin tam anlamı ile “dalga geçilerek haksız suçlamalara” yanıt verilemiyorsa ortada hem kendi adımıza hem çarpık güdüleme görevinde kullanıldığımız halkımız adına ağıt yakılacak bir tablo var demektir.\n
\nGelin üzerimizdeki ölü toprağını biraz silkelemede Birand’ın ölümü bir dönemeç noktası olsun. Gazetecilik değerlerinde buluşma, dayanışma çabalarımızda yeni bir küçük adım ise bundan sonraki ilk yargılama gününde tutuklu gazeteci arkadaşlarımızla dayanışma için 18 Şubat’ta Silivri’de duruşma salonunda buluşma oluştursun. Birey olarak korkmak ne kadar ayıp değilse insanca, gazeteciliğe yaraşır duruş için el ele vererek güçlenmek o kadar yapıcı olabilir.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki