Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bayramda Savaş

04 Ekim 2014 Cumartesi

Ana haberlerde bir yanda bayram haberleri; tatile çıkanların, memleketlerine gidenlerin oluşturdukları araç kuyrukları, mesajlar, geçmiş bayramların özleminin ağır bastığı anılar, inancın küsleri barıştıracak ahlak felsefesi... Diğer yanda çok kanlı, çok can yakan savaşın sınırımıza dayanması nedeniyle, canlı yayın izlenen görüntüleriyle, kaygıları katlayan, yürek dağlayan boyutları... IŞİD’in Kobani kuşatmasının görüntüleri gündüz gece ekranlardan aktarılırken artık yüz yüze gelinmiş, sokak çatışmasına bürünmüş hareketlenmeler, kent merkezine uzanan patlamalar, korkuyla beklenen gelişmeleri bir başka boyuta taşımış oluyor...
Kobani düşerse... IŞİD daha önce ele geçirdiği yerlerdeki acımasız katliamlarının bir benzerini yaşatırsa, canlarını kurtarmak üzere geçen hafta boyunca ülkemize sığınan yüz binlerce kadın ve çocukların, savaşanlarından büyük can kayıpları kaçınılmaz olacak... Sadece onların değil, zaten iki yakada akraba olan Kürtlerin hepsinin yakın kayıpları ile canları yanacak... İnsan olan herkesin bu trajediyi canlı yayın korku filmi gibi izleme lüksü olamayacağına göre, bayram için en sevdikleri yakınlarıyla en güzel tatil yerlerinde olsalar bile yürekleri kararacak...
Çaresizliğin, öfkenin törpülediği sağduyu eksikliğinde bu ülkenin vatandaşları Kürt kökenliler ya da akrabaları olsunlar, denetlenemeyen bu çaresiz öfke patlamasında, bu ülkenin vatandaşı olan Türkler ya da başka ırklar ve dinlerden insanlara yönelmiş haksız suçlamaların altında ezilenler gerçeği cabası... İktidarlarının, uzun zamandır Ortadoğu bataklığına bulaşma, kazançlı çıkma adına olur olmaz ittifaklarla yarattıkları sonuçlarda, suçlarının olmadığını söyleyemiyoruz... Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu suçlamalara karşı yanıtlarında, asıl sorumlu ve suçlu olanların en azından yanlış adım atanların; Suriye Kürdistanı projesi için yola çıkanların, Rojava hareketini siyasal ve askeri kanatları olduğunu söylüyorlar... Öylesine acımasız, insanlık dışı bir bataklığa, kaosa, çıkmaza çekilmekteyiz ki... Kimin haklı, kimin daha suçlu olduğunun tartılmasının bile, bölgede yaşayan bütün insanlara ödetilen bedeller, canlarını yakan sonuçlarını görmemek, tarihten ders almamak, ödenen bedellerden pay almak anlamına geliyor...

***

Sizinle öncelikle ülkemizden çok uzakta olmadığı, çok yakın tarihte yaşandığı halde ders almadığımız, bir bayram günleri savaşının, akrabalarımla birlikte benim de canımı yakan öyküsünü bir kez daha paylaşmak istiyorum... Priştine’den Sırp katliamından kaçan akrabalarım, Makedonya sınırı kapısının önünde, yüz binlerle bir çukurda, yağmur altında günlerce kaldılar... Anne babası da orada olan Türkiye’de öğrenci yeğenimi bayram ziyaretleri, sohbetleri ile oyalamam olanaksızdı... Kürtlerin Kobani ya da Türkiye’den sınırın iki yakasından, Amerikan uçaklarının IŞİD’i bombalama kararını, operasyonlarını umutla, sevinçle karşılamaları gibi sahnelere çok tanıklık ettim... Nasıl, ne menem bir benzerliktir bu?
Dünyanın uzun zaman seyrettiği insanlık dramı, trajedilerden çok sonra, yani çok fazla Müslüman kökenli, ağırlıkta Boşnak, Kosovalı Arnavut; çatışmalar, katliamlarda öldükten, kadınlara tecavüz edildikten sonra, insanlık adına dünyanın onayladığı ABD önderliğinde uçakla bombalamalar gündeme girmişti. En çok da o bayram günlerinde, yüz binlerin ölümden kaçmak için yağmur çukurunda titreştikleri sahneler insanlık vicdanını harekete geçirmişti. Siz sonrasını parçalanmış, devlet olamayacak kadar küçük devletçiklerin oluşturulması olarak biliyorsunuz...
Tito Yugoslavyası, tam da Rojava Kürtlerinin dünyadaki ilk deneme olarak övündükleri projenin dünyadaki en kapsamlı uygulaması, çokkültürlülüğün, özyönetim deneyimiydi. Üçüncü dünya liderliğinde, iki kutbun arasında, yıllarca ayakta kalabilmiş, dünyanın en karmaşık, geçmişi çatışmalı ırklar, dinler, mezheplerini bir arada insanca bir gelişmişliğe, yaşam düzeyine çıkarabilmişti... Üçüncü dünyanın nasıl dağıldığı bu köşeye sığamaz elbette, zaten bugünkü konumuz o değil. Bugünkü konumuz çöküşten sonra AB toprakları içindeki Yugoslavya’ya, AB’ye de çokkültürlülük, barış içinde yaşamda rol model olabilecek deneyime kucak açmayanların çatışmalara, savaşlara katkıları olmalı... Emperyal çıkarlar adına, ekonomik krizdeki kocaman Yugoslavya’yı '41B’ye katmayı risk görüp sıcak bakmayanların, şimdilerde hepsi de yoksul, yoksunluk içinde çırpınan 9 devletçiğe bölünmeyi yeğlemiş olarak yaptıkları katkılar olmalı değil mi?
Dün sağduyulu bir bilim insanı, “ABD devletlere doğrudan askeri müdahale yapmıyor. Ancak uzun yıllar yaşanan iç çatışmalar, kaostan, ortaya terör örgütleri, bataklık çıktıktan sonra askeri müdahale, havadan bombardıman gündeme geliyor...” deyince nasıl benzer çıkmazlara, rollere sürüklendiğimiz, bataklığa bulaşıp, bedeller ödemeye mahkûm olduğumuzu, çok çıplak, yalın sonuçları ile görmek zorunda olduğumuzu anımsatmak istedim... “Senin teröristin benim kahramanım...” derken, bataklıkta en altta kalanlar çoğunlukla yoksul Güney’in insanları oluyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları