Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Başbakan Suçlarken Kanıt Sunma Noktasında...

03 Mayıs 2014 Cumartesi

Başbakan’ın söylemlerine, suçlamalarına katlayarak destek veren, etkin, tek yanlı kamuoyu oluşturma büyük korosunda görev alan sorumlu bakanlar, siyasi kadrolar, medya yandaşları... Yıllardır seçim sonuçlarına da yansıdığı üzere şapka çıkardığımız, toplumu yönlendirme, güdüleme başarılarınızda ipin ucunun kaçtığı, dibe vurma noktasına gelindiğinin ayrımında mısınız? Kimlikleri, inançları gereği size inanma eğiliminde olan, size inanmış hani şu yaklaşık halkın yarısı olarak görmek istediğiniz milyonların bile kendi konumlarına göre kafaları artık fazlası ile karıştı... Toplumu iki cepheye ayırarak, gettolaştırarak gidilebilecek yollar, hiç hesapta olmayan bir biçimde gün gelir biter... En büyük toplumsal kırılmalar en beklenmedik anlarda, en çok da içinden yarılarak yaşanır...
Çok haklısınız seçmen cepheniz saflarında, İktidarlarınızın bugüne kadar yaşanmış icraatlarının tüm olumsuzluklarını, kötülükleri, günahlarını... Yönetici kadrolar olarak sizin çok daha fazlasıyla sorumlu olduğunuz gerçeğini tersyüz ederek, günah keçisi ilan ettiğiniz ortaklarınıza ödetmeniz son yerel seçimlerde de anlamlı ölçüde işe yaradı... Sıcağı sıcağına İktidar gücü olarak kanıtları elinizde olduğu izlenimi verilen suçlamalarla kitleleri etkilemek, inandırmak, yönlendirmek ne kadar kolaysa... Zaman içinde duygusal öfkeler, tepkiler soğuduğunda, sağduyu egemen olduğunda, gerçek olmadıklarının algılanması o kadar ters teper... Dememiz o ki, ne kadar ağır, inandırıcı suçlamalar yapılmışsa, o kadar gerçek kanıtlarla donatılmış olarak ortaya çıkarılması gerekir.

***

Uzun soluklu İktidarları yönetim sürecinde, inançlar üzerinden cepheleştirdiğiniz seçmenlerin haklı-haksız birçok nedenle önyargılı ötekileştirdikleri, suçladıkları taraflardan düşmanlarla, mağdurlar cephesi yaratmak, sonrada mağdurlar adına kahramanca hak savaşımı vitrini, mağdurlardan kazananlar cephesi yaratmak çok geçerli bir siyaset yöntemiydi... Dinsiz laikçiler, camileri satan Cumhuriyetçi siyasi liderler, anarşist solcular, terör örgütleri, halkına düşman katiltetikçi derin devlet... Darbecilerle hesaplaşma suçlamalarında, yargısız infazların mağdurlarının çoğunlukta olmaları önemli değildi... Cepheleştirilmiş, önyargılı kitleler sorgulamaz, hesap sormazlar... Yeter ki kazandıklarına inandırılsınlar... Gelin görün ki bu siyasetle yürünebilinen yollar tükendi, deniz bitti...
İktidarlarının sürecinde yetişmiş seçmen olmuş kuşakların çok da duyarlı olmadıkları bu düşmanlıklar üzerinden siyasetten, eski, bunu gerekli bulan kuşaklar bile bıktılar... Gündem, güncel, yaşamsal sorunlardan yana ağırlık kazanıyor... İstediğiniz kadar dindar ve kindar geçliği, ele geçirdiğiniz eğitim çarkları içinde çoğaltın... En çok onlar, genç kuşaklar olarak işsiz, kimliksiz eziliyorlar... Sizin son seçimlerde sıyırttığınız ortaklık paylaşım kavgasında en çok onların kafaları karıştı... İnandırıldıkları ne kadar doğru varsa, yalana, suça dönüştüğünde yönlendirildikleri kurslara, dershanelere, okullara, yurtlara gitmemeleri istendiğinde gönülden size inanmak isteseler de, sıcak öfke soğuduğunda inançlarının elverdiğince en çok onlar kanıt isteyecekler. Polisteki, yargıdaki, kamudaki operasyonlardan sonra dindarlık ve kindarlık adına haklılık kazanamazsanız, suçlamalarınızda büyük çoğunluğunda hak-hukuk hele de hukuk devleti düzeni boyutunda yüzde yüz haklı olmanız bir işe yaramayacak... Bu çok da halkımızı, çoğunluğu, bizi ilgilendirmeyen iç hesaplaşmada, ABD’den Gülen’in iadesini istemek yetmez...
Bu ülkenin tüm vatandaşlarını ilgilendiren çok daha yaşamsal insan hakları, hukuk devleti düzeni işleyişi, demokrasi, hak-hukuk paylaşım sorunlarımız var... İktidar gücü ile İktidarınızın bu ülkenin kaynaklarını çok haksız, üretimden, insan için ekonomiden, doğanın korunması, yaşatılabilmesinden yana değil de ranttan, kolay kaynak yaratmadan, haksız-hukuksuz en azından kayıt dışı kazançlara dönük kullanılmasında öylesine bir çıkmaz noktadayız ki... Gezi, 1 Mayıs korkunuz, paniğiniz tam da bu nedenlerden... Gerçeklerin ortaya çıkması, sorgulanabilmesi, soru sorabileceklerin çoğalması, hele de örgütlenebilmeleri en büyük paniğiniz...
Bal gibi de bir zamanlar sigortalı işçilerinin yüzde ellisi sendikalaşabilmiş bu ülkede, kuralsız, kayıt dışını patlatarak, işsizleri işi olanlara karşı kullanarak yarattığınız sadaka düzeninde... Hızla kuralsızlığa, kayıt dışına, özeli kamusu işletmelerin taşaronluğa geçişi ile ortaya çıkan sosyal damping düzeni sizi kurtarmaya yetmeyecek... Piyasalar düzeni üzerinden mucize yarattığınızı söylediğiniz ekonomide, yıllardır gerçek üretimden kopuş, tarım cennetinde halkın açlıkla yüz yüze ithal gıdaya mahkûm edildiği, işsizliğin yükselişi, iş kazaları, gelir dağılımı uçurumunda, insani gelişmişlikte Türkiye öylesine hızla geriye düştü ki... Bir kıvılcım toplumsal patlamalara gebe... On binlerce polisle, milyonlarca İstanbulluyu eve kapatmanın haklı gerekçesi, kanıtları nerede?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları