Başbakan Buyuruyor...

24 Ocak 2013 Perşembe

Yaşamımda özel yeri, değerlerimin, düşüncelerimin oluşumunda büyük katkıları olan, aramızdan ayrılmış Sevgili Özel İnsanın, bellek kaybı yaşayan sevgili yaşam arkadaşı için kimliklerin birbirine karıştığı günlerdi... Sansürsüz duygularını yansıtırken, “... Kim, her şeyimize o karar veriyor. Babamız mı?” demişti... Hemen ardından kapı zili çaldığında da heyecanla “Babamız geldi...” diye kapıya koşturmuştu... Sonra küçük bir çocuk gibi koltukta yanına oturarak başını kolunun altına sokmuş, mutlu sakinleşmişti... Eşini, babası sanmasına fazlaca üzülememiş, güvenli kendini bırakışı ile kendince çok zorlu yaşamına bir çözüm üretebilmiş olmasıyla bir tür teselli bulmuştum...
Gelin görün ki, demokratik bir düzende Başbakan ile halkımız arasındaki ilişki, bellek kaybı yaşayan bir eşle çok sevdiği, güvendiği yaşam arkadaşı arasındaki bilinçaltına da kazınmış sevgi ve güvene dayalı ikili özel ilişki gibi düzenlenemez ki... Kendi adıma yıllar öncesinden hem daha sağlıklı, besleyici, hem de bayatı daha kolay, hele de ısıtılınca lezzetle yendiği, atılmasına da göçmen kültüründen gelmiş olarak fazlasıyla tepkili olduğumdan, buzdolabında siyah ekmekleri saklayan, bayatını hiç atmayanlardanım... Yine de başbakanın buyurgan bir üslupla beyaz ekmekten vazgeçmemizi istemesini, hemen kutsal bir buyruk gibi gereğinin yerine getirilmesi için resmen harekete geçilmesini sorgulamadan geçemiyorum...
Başbakan akşam haberlerinde, kuşkusuz bu konuda çok haklı ve iyi niyetli olarak uyarıyor ama uyarıdan çok buyruk sözlerindeki üslubun ardından, sabah haberlerinde ilgili tüm resmi görevliler, üst üste açıklamalarıyla gereğinin yerine getirilmesi için resmen harekete geçilmiş olunduğunu duyuruyorlar... Açıklamalardan siyah ekmek için gereken un üretimi için bilgiler veriliyor, tek sorgulama daha ucuz olan ekmeklik siyah un üretimine geçilmesinden sonra ekmek fiyatlarında bir ucuzlamanın olup olamayacağı ile sınırlı kalıyor... Bu kadar masum bir konudan, demokratik düzenimizin işleyişini sorgulamaya kalkışmamı yandaşlık kültürü paranoya olarak görmeye kalkışsa da, sorgulamadan edemeyeceğim? Tak-şak ilişkilerinde, demokratik düzen içinde padişah buyruğu üslubunda yaşam biçimine böylesine mi alıştık, teslim olduk?
Başbakan, akşam konuşuyor, ilgili tüm meslek örgütlerinden gelen açıklamalar, gereğinin yerine getirilmesi çerçevesinde hızla yapılanlar, yapılmakta olanlar çerçevesine girmiş oluyor... İyi ki Başbakan
Erdoğan’ın “3 çocuk yetmez, 1’i zarar, 2’si yerinde sayma, 3’ü az, 4-5 olmalı...” sözlerinin gereğini yerine getirmek, beyaz ekmekten siyah ekmeğe geçmek kadar kolay bir iş değil... Yaşamın her alanına dönük, “Büyük, büyük, daha büyük...” takıntısının son ürünü, dünyanın en büyük havaalanı ihalesi olmalı... Umarım Çamlıca Tepesi’ne cami kondurmada, kendi çevresinden uzmanlardan gelen, “Olacaksa tepede en büyüğünden ucube değil, daha estetik bir şeyler olsun...” anlamına gelen uyarılara kulak verirler.

\n

***

\n

Biat kültürü, demokratik bir düzende öylesine çarpık, antidemokratik içerik, sonuçları ile faşizan bir kültürü, düzen işleyişini üretti ki... İlk kez sivil hem de ileri demokrasi düzenini yaratma yolunda Meclis’te yürütülmekte olan anayasa değişikliği çalışmalarında son gelinen noktada, hükümet, AKP iktidarları adına sunulan son taslaklar mutlak bir başkanlık sistemine geçiş gerçekleşmiş, toplum ve Meclis’teki partilerin onayından geçmiş gibi, diğer yaşam alanlarına yönelik düzenlemelerde “Başkan’ın önerdiği, seçtiği...” sözcükleri ile düzenlemelerin devamına geçiliyormuş. Anayasal düzen önerilerinde iktidarları diğer partilerle asgari değerlerde uzlaşma kriterlerini aramak zahmetine katlanmadan, başkanlık sistemini dayatabileceğine güvenli, ötesinde Erdoğan’ın mutlak başkanlık gücü algılanması çerçevesinde dile alınmış cümlelerle anayasal metin önerisinde bulunabiliyorlar...
Bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi raporlarında durum saptaması olarak satır aralarında itiraf edilmek zorunda kalındığı gibi tek kelime ile
“çuvallanmış” 4+4+4 sistemindeki dayatmanın eğitim açısından trajik sonuçlarından hiç ders alınmamış. Tam tersi amaç nitelikli, başarılı kılınabilecek eğitim değil, iktidarlarının “dindar-kindar” gençlik yetiştirme buyruğu olunca, demokratik hukuk devleti, parlamenter düzenin işleyişine aykırı çıkarılmış eğitim düzenini tepetaklak eden buyrukla gelen bu yasa bile kutsanıyor... En olumlu gibi görünen yanlarının, seçmeli derslerdeki çeşitlilik haklarının hiç işlemeyişi, 90 kişilik sınıflar gerçeği... çok çarpıcı birbirinden olumsuz sonuçları... ana-babaların yüreğinde yara, güdülenebilen medya gündemine bile ulaştıramıyorlar... Olanlar çocuklarımızın eğitim haklarının katledilmesinde, gizli kalıyorlar...
Biat kültürü ile çarpık demokratik düzen işleyişinde, işin boyutları öylesine amip büyümesi boyutlarına vardı ki... Bu gidişin daha daha kötüsünün olabileceğine akıl ermiyor...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları