Başağrısı Bahane...

02 Ağustos 2011 Salı
\n

Medyada, siyasette, her zamankinden daha çıplak, aynı zamanda cırtlak, tek sesli bir koronun sesi egemen.. Olup bitenleri vicdanlarının sesine kabul ettiremeyenler, nedenlerini, kafalarındaki soru işaretlerini, kaygılarını açıklamaktan çekiniyorlar... Cırtlak, baskın, gür tek ses, uzun bir dönemin hazırlıklarının, planlamalarının ürünü olarak, farklı duyurulmak istenen sesleri damgalayarak susturuyorlar.. ABden verilen fetvada bile Türkiyenin demokratikleştiği, askeri darbecilerden arınmakta olduğu..vurgusu var..

\n

İyi güzel de, askeri darbelerin üzerlerinden silindir gibi ezip geçtiği, bu ülkeyi gerçekten seven, insan hakları, gerçek demokrasi, barış içinde eşitlikçi bir paylaşım düzeninden yana savaşım vermiş, askeri darbe süreçlerinde en ağır bedelleri ödemiş, kimliğini satmamış solcular neden rahat bir soluk alamıyorlar?

\n

Türkiyede askeri darbeler sürecinin kapanmış olması, darbecilerin defterlerinin dürülmesi, ileri demokrasiye açılım sürecine geçiş, bu doğrultuda anayasal değişiklikler için adımların atılması sözleri, barış içinde yaşam arayışları... geleceğe umutla bakmanın ötesinde, sevindirik olmayı gerekli kılacak haller, gelişmeler değil mi? Pazar günü oyunu AKPye verdiğini, muhafazakâr olduğunu söyleyen bir şoför, son gelişmeler karşısındaki duygularını açıklarken aynen şu cümleleri yan yana getirdi.. Dün gece sabaha kadar dua ettim. Askeri darbelere hep karşıydım. Ama öyle şeyler yaşanıyor ki, olamayacağını bile bile gerçek Atatürkçü bir darbe ile içinde bulunduğumuz bataklıktan kurtulmamızı diledim..diyen şoförün hangi kaygılarla bu noktaya geldiğini sorgulamadığım için bilemeyeceğim.. Ancak ülkesini seven, gerçek insan hakları, demokrasiye, çağdaş, insanca yaşama açılımını isteyen sol gelenekten gelmiş, kimliklerini satmamış aydınların kaygılarını çok iyi biliyorum..

\n

12 Mart, 12 Eylül, askeri darbelerle hesaplaşma, askeri darbeler defterini kapatma, sivil, ileri demokrasiye geçiş süreci bu yaşadıklarımız olabilir mi?

\n

***

\n

AKPnin seçim dönemi, iktidarda siyaseti, cepheleşmeyi katlayan gerilim stratejilerinin üzerine, ileri demokrasi ile tersine gidiş anlamına gelen başkanlık sistemi, oldubitti dayatma anayasa arayışları, sivil diktatoryal düzene attığı sayısız adımlar bir boyut.. 12 Eylül AKP referandumu ile yargıyı da ele geçirmiş olarak, yargıdaki yeni hak-hukuk dışı atılan tüm adımlardan doğrudan sorumlu olması ikinci boyut. Seçimden hemen sonra cemaat yetkin sözcüleri de içinde, yandaş medya, uzman yorumcularının ortak çıkışları çok çarpıcıydı: Seçmenin oylarının yarısının alınmış olmasının getirdiği yeni görevler, sorumluluklardan söz açılıyor, hâlâ ele geçirilememiş kurum kabul edilen TSKnin ağustos yapılanmasında iktidarın gücünün gösterilmesi gereğinin altı çizliyordu..At başı yürütülen güçlü, cırtlak sesli korodan haykırılanların odağında, hedef tahtasında, darbeciler değil TSKnin bütünlüğü, görev, sorumlulukları ile tüm icraatları vardı..

\n

Cemaat, AKP yapılanması için, 28 Şubatla, nakıs teşebüs olarak kalmışlarsa da darbe girişimleri ile hesaplaşma tutkusunu, öfkesini anlamak tamam da.. Sivil, çoğunluk iktidar gücünün, göz göre göre hak-hukuk, insan hakları ihlalerine, yargısız infazlara, toptancı kamuoyu yargılamalarına, yasadışı yollardan dinlemeler, gizli tanıklıklarla insanların, kurumların mahkûm edilmesine seyirci kalmanın ötesinde, etkin rol oynanmasında kullanılmasına ne demeli? 12 Mart, 12 Eylül süreçlerinin beteri bir özel yargı anlayışı, hukuku ile, bire bir suçluların değil de, toptancı öteki, tehdit sayılanların temizlenmeye kalkışılması, operasyonlarının çoğunluk sivil iktidar eliyle gündeme gelişi, ileriyi unutun, en zayıf demokratik düzenler için bile çok büyük tehdit değil mi? Özel yetkilerle donatılmış yargı düzeninin Ergenekon, KCK hak-hukuk ihlalleri sabıkalarının üstüne, seçim sonrası TSKyi toptancı hedef almış yeni vuruşlar çok düşündürücü.. Şûra toplantısına gün kala gelen yeni dava zanlıları da içinde, şûra üyesi dahil üst komuta kademesi için, söz konusu davalarda yargılanmaksızın, medyada suçluluk infazları yapılmış olarak.. onlar, yüzlerce komutana, hükümetin ordudan uzaklaştırılma cezasını kesmiş olması..

\n

Yüksek Askeri Şûranın dün galiba bir saatle sınırlı toplantısında, Anıtkabir töreninde Başbakan Erdoğanın fotoğraf karelerinde tek başına yer almasının sürekli altının çizilmesi, demokrasilerin olması gereken, olağan sonucu. Sivil iktidar gücünün, TSK önünde olması gereken gücünün tanınması mı? Sivil iradenin tanınması gerçeği karşısında elbette herkesin boynu kıldan ince.. En önemlisi yargı bağımsızlığı, YÖK içinde iktidarın tüm kamu kurumlarını ele geçirme operasyonları, güçler ayrılığının ayaklar altında olması olgularının üstüne, sivil diktatoryal eğilimlerinin tehlikeli gidişinde; en son ve en önemli adım TSKnin belinin bükülmesi operasyonu ise, AKPye oy verenler, iç dış destek verenler de içinde olmak üzere herkesin çok kaygı duyması gereken çok olumsuz bir gelişme değil mi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları