Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ayıraç, demokrasi, hak hukuk olmayınca

21 Eylül 2019 Cumartesi

Önceki günkü Cumhuriyet’te, dünkü Sözcü’nün manşetinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Cumhuriyet gazetesi davasındaki beraat kararının gerekçeleri yer aldı. Ders gibi kararın birkaç satırbaşını bir kez daha paylaşalım..
- Basın özgürlüğü bilgi edinme, yayma, eleştirme haklarını içerir.. Basın, hükümetin kararlarını halk adına denetler..
- Mahkûmiyet, kanıtların bir kısmına dayanılarak, diğer bir kısmı göz ardı edilerek ve kanıya göre verilemez.. Mahkûmiyetin kesin bir ispata dayanması ve ispatın kuşkuya olanak vermemesi gerekir.
- FETÖ’ye yardım suçunun oluşabilmesi için örgüte bilerek yardım edildiğinin ispatı gerekir.. Sanıklar hakkında şüpheden uzak, somut delile dayanmadan mahkûmiyet hükmü kurulamaz..
En sonunda beraat kararının çıkması, düzenin işleyişinde “Ayıraç, demokrasi, hak hukuk olmayınca” ne kadarı ile işe yarıyor? Ülkenin geçerli rejimi, işleyişinde, demokrasinin, ya da diktatoryal otoriterleşmenin geçerli olduğuna kanıt oluşturuyor? Ülkemizin tarih süreçlerinde uzun geçmişten tanıklıklar bir köşe yazısına sığmayacağına göre, en yakın geçmişten somut sonuçlarla birkaç örnekle yetinelim..

***

Menderes’lerin idamlarının kınanması yıldönümünde, sağcısı-solcusu, köşe dönücüsü, vicdanlısı.. her kesimden kamera uzatılanların, ortak değerlerde buluşuyor olmaları çok geç bir uyanış değil mi? Yassıada yargılamalarının kara lekesinin aklanmasını sağlamıyor, yaşanmış acıların acı gerçeklerinin ortadan kalkması, yaraların sarılabilmesi anlamında da çok fazla onarıcı olamıyor.
12 Mart askeri darbesi sürecinde çoklu kanlı operasyonlar, Deniz Gezmiş’lerin idamları ile tırmandırılan, 68 kuşağı gençliğinin katledildikleri cinayetlerin failleriyle adam gibi bir hesaplaşmanın bile günümüze kadar yapılamamış olması acı gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
12 Eylül askeri darbesi ile, ülkedeki topu topu 20 yıllık bir toplumsal gelişme, patlama, örgütlenme süreci içinde, işçi sınıfı örgütlülüğü lokomotif, tüm sol siyasal, sınıf kökenli örgütlülükler de içinde, üretici, emeği ile geçinenlerin hak kazanımları, gelir dağılımı adaletinde çok hızlı, olumlu yol alınmasını yıkmak üzere, 24 Ocak kararları adı altındaki, Türkiye’yi tüm kazanımlarından geriye püskürtecek projede.. On binlerin ağır işkenceli cezaevleri süreçleri içinden geçirilerek, silindir gibi ezilmeleri sürecinde..
Başta DİSK, idamla yargılananların 12 Eylül projesi amacına ulaştırıldıktan sonraki süreçlerde, davalarının düşmesi, beraat kararlarının alınmış olması ne kadarı ile anlamlı, işlevsel?..
Gelecek kuşakların yaşamlarındaki kayıplar, açılan yaralara mı, bedel ödetilenlerin, elbette tüm örgütlenmelerin toplumsal kazanımlarının en çok eritilmesi sonuçlarıyla, geri dönüşü olmayan gerilere püskütülmeye mi daha çok dövünmeliyiz?

***

TÜİK’in verileriyle 2002’de her yüz kişiden 4.3’ü, bugün ise 65’i borçlu. Zengin ve yoksul arasındaki uçurumun derinleşmesindeki büyüme sınır tanımıyor. En zengin yüzde 20’nin payı yüzde 47.6’ya çıkmışken, nüfusun yüzde 70.4’ü borç batağı içinde. En zengin yüzde 20’nin payı, en yoksul yüzde 20’nin payının 7.8 katına çıkmış.
Bir yılda bir hafta tatil yapamayanlar yüzde 58.3. Isınma sorunu yaşayanlar yüzde 39.6, sızdıran çatı, nemli duvar, çürük pencereli yüzde 367.2, karanlık ve az ışık alanlar yüzde 18.1.. konutlardaki tablonun yansımaları. Eskimiş mobilyalarını yenileyemeyenler yüzde 55.9, ciddi maddi yoksunluk çekenler yüzde 26.5 çarpıcı sonuçlarıyla günümüzün yoksunlaşma, yoksullaşmasının aynası.. Üstelik araştırma 2018 verilerini yansıtıyor, günümüz ekonomik krizi ile gelen çarpıcı sonuçları henüz içermiyor.
Medyamızın güncel tartışmalar gündeminde ise hâlâ, gerçek sorunlar tartışmalar adına en dengeli yapılmış gibi olanlarında dahi gerçeklerin çok uzağındayız. Demokrasi, hakhukuk düzeninin katledilmesini geçerli kılan, Saray, Tekadam rejimi icraatlarının gözlerden ırak tutulması, toplumun güdülenmesi yolunda ustalıklı dokunuşlara devam..
Bütün bütçe imam hatibe giderken, okul inşaatlarının durdurulmasından, “para bitti eğitime paydos” sıcak gündeminin gerçeklerinden, ne oranda sağlıklı bir kamuoyu bilinci, uyanışı sağlanabiliyor? Bir avuç köyde, bir avuç ailenin kör kör parmağım gözüne uyanışı, en bağnaz siyasal İslamcı tarikatlardan birinin kucağına atılmak istenen çocuklarının projesine isyanlarıyla sevindirik olurken.. Çocukları bir başka tarikatın hocalarının cinsel tacizlerine isyan bayrağı açabilmişken, “Hocanın suçu yok, benim oğlum ib..” diyebilen baba gerçeği karşısında nasıl umutlu olabiliriz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları