Asıl Kara Delik Hukuk Düzeni

27 Haziran 2013 Perşembe

Türkiye’nin Gezi Parkı patlaması ile su yüzüne çıkan demokrasi sorununda asıl kara delik hukuk devleti düzeninin işlemeyişinde. Gezi Direnişi’nde silahını çekmiş kullanırken kameralara yakalandığı, protesto eylemcileri arasındaki Ethem Sarısülük’ün ölüm nedeninin polis silahından çıkmış kurşun olduğunun saptanması... Zorunlu sürdürülen yargılamada polisin serbest bırakılması, protestolarla birlikte hukukun işleyişinin, daha doğrusu hukuk devleti düzeninin işlemeyişinin tartışmalarını da Gezi direnişlerini gündemine getirdi. İktidarlarının duayen hukukçusu, sözcüsü Arınç’ın polisin serbest bırakılmasının yargılamanın bittiği anlamına gelmediği açıklaması, İktidarlarının çifte standartlı yandaş hukukunda gelinen boyutları, algılamayı, hak-hukuk düzeninin ayaklar altında olduğu gerçeğini gözler önüne serdi.
Arınç, Sarısülük’ün polis silahı ile öldüğü gerçeği, ortada ağır bir suç olarak dururken elindeki silahla ateş ettiği görüntülerle sabit polisin serbest bırakılmasını savunuyor. Delileri karartma şüphesinin ortadan kalkması ile mahkemenin tutuksuz yargılamaya geçmesinin hukukun gereği olduğunu savunmakla İktidarları aleyhine en sıradan protesto eylemlerine katılmış üniversite öğrencilerinin aylar yıllar tutuklu yargılanmalarındaki yargısız infaz içerikli ağır insan hakları ihlallerine seyirci kalınmasındaki iktidar sorumluluğunun vicdanları sızlatan çifte standardını, çarpıcı sergilemiş oluyor.
AKP’nin “
yetmez ama evet”çi referandumuyla, bağımsız yargıyı denetleme gücünün katlanması, yaşamın her alanına dönük iktidar yandaşı hukuk devleti düzeninin ayaklar altına alınması örneklerinin giderek hak-vicdan-adalet duygularının karartan boyutları... Hele de sivil darbe hukuku niteliğini kazanmış özel yargı uygulamaları, Silivri uç halkası... İleri demokrasi sloganı ile demokrasiyi çoğunluk, sandık algılaması ile sivil çoğunluk diktatörlüğü icraatlarına dönüştürmede. Asıl korkulası, en büyük kara deliğin, hukuk devleti düzeninin işleyişinin yok edilişinde aranması gerçeğini ortaya çıkarıyor. Yaşamın her alanıa dönük sivil diktatoryal icraatların, baskıların sınır tanımaz tırmanışında anahtar, hukuk devleti düzeninin işleyişinin katledilmesi değil mi?

\n

***

\n

Başbakan Erdoğan’ın fren tutmayan öfkesi ile sayısız kez yaptığı konuşmalarda Gezi Parkı direnişçilerini suçlarken orantısız güç kullanan polisin üstüne şiddet kullanarak yakalayıp yargının önüne taşıdığı direnişçileri, tutuklamayı gerekli kılacak suç delili olmadığı için serbest bırakan yargı kararlarına karşı öfkesi, yargıya cezalandırma kararları isteyen talimatları yargı bağımsızlığının ayaklar altında olması baskı örneklerinin tuzu biberi. Yeri gelmişken yandaş kitleleri ayaklandırmaya yönelik provakasyon içerikli, gerçek değillerse büyük yalanlar içerikli, çok çarpıcı suçlamaların, her yerde oratısız güç kullanan polis, Emniyet güçleri tarafından kanıtları ile ortaya konmasını istemek hakkımız yok mu?
Diyelim ki kameralardaki görüntüler başbakanın yakını saldırıya hedef yapılan başı örtülü çocuklu, anneye ağır suç işleyenleri kimlikleri ile bulmada yeterli değil, yürüyüş yönleri ile geldikleri merkezlere, aidiyetlerine ait bunca zaman sonra tek bir açıklamanın yapılmamış olması ne anlama geliyor? Cami içindeki yaralı tedavi operasyonlarını içki âlemi gibi sunumun provakatif ağır suç niteliği ortada iken var olduğu söylenen kanıtları gerçekten kapı önüde kalmış bir bira şişesi ise doğrudan Başbakan’a yaptırılması sağlanan provakatif çıkış takintısı vahim boyutlarda değil mi? Bu ülke siyasal provokasyonlardan çok ağır bedeller ödedi. Menderes İktidarlarının 6-7 Eylül sabıkası, 12 Eylül’e gidişin taşları örülürken Alevi katliamlarının gerekçesi yapılanları en önemlileri.
Gezi toplumsal patlamasının sıcak gündeminde sıkışıp kalan Silivri özel yargılamalarının en büyüğünde karar aşamasına gelindi. İktidarları cephesinin ortak medyatik suçlama orkestralarının
“askeri darbelerle, büyük suçları ile hesaplaşmak” olarak kamuoyuna dikte ettikleri söz konusu davaların, insan hakları, hukuk devleti düzeni, ceza hukukunun her aşamasının çiğnenmesi örnekleri, sanıkların savunmaları kaynadı gitti. Şimdi ortalama 4-5-6 yıldır süren yargısız infaz içerikli öntutukluluklar, ödenen ağır bedellerden sonra siyaseten “pardon yanlış yaptık” diyecek halleri yok. Polis belgelerindeki suçlamalar çerçevesinde kalmış ceza hukuku yargılama süreçlerinin atlandığı karar sürecine geçişten, suçların kişisel kanıtları ile ortaya konmadığı bir yargılama düzeninden nasıl adil bir sonuç, karar bekleyebiliriz ki. Çokboyutlu hukuk ihlali örneklerinden kendilerini yargılamaya kalkışmıyacaklarına göre siyasal amaca uygun çıkması kaçınılmaz ağır cezalarda, sayısız hukuk ihlali söz konusu iken üst yargıda da diretilmesi ise olanaksız gibi. En kötüsü ile uluslararası yargıda hak yerini bulur. Yaşamlarına el konulmuş, kaydırılmış insanlar için yıllar sonra gelecek adalet ne işe yarayacaksa?..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları