Anadolu Aydınlanması

25 Haziran 2013 Salı

İşten çıkıp tekrar işe dönmek üzere, iki gece aralıksız ortalama 11’er saatlik otobüs yolculuğuna katlanıp Selçuk kardeşlerin anma etkinliğine katılmak için Hacıbektaş’ta buluşmayı seçenlerin dünyasını sizlerle paylaşmak isterim... Selçuk kardeşlerin Hacıbektaş’ta gömülmek istemeleriyle verdikleri mesajı anlamanın ötesinde özümsemiş insanlarla, insan olmanın sorumluluğu belirleyiciliğinde, ortak kimlik ve değerleri paylaşmanın güzelliklerine tanıklık yapmak...

\n

Seslenişlerinden aynı aileden oldukları anlaşılan her yaştan kadın ve erkek... Almanya’dan yıllık izin için gelmiş aksanı Almancaya karışmış olanından yükseköğrenim yapmış değme uzmanlık isteyen mesleklere, köyüne çekilmiş olanına kadar hepsi bir arada... İki günde akrabadan öte yakınlaşan, her şeyi konuşup tartışabilen, yaşanmışlıkların her boyutunu sorgulayabilen insanlar öncelikle Selçuk kardeşlerin neden Hacıbektaş’ı seçtiklerini, vermek istedikleri mesajı çok sorgulamışlar... İlhan Selçuk’un yazılarının odağındaki Aydınlanmacı felsefe, Anadolu Aydınlanması bileşkesinde, Fransız devriminden, Atatürk Cumhuriyet devrimlerine uzanan, Marx-Lenin’in eşitlik, paylaşımının payı eksik edilmeyen, Anadolu uygarlıkları üzerine oturtulmuş, Bektaşi fıkraları, güçlü kültürel toplumsal direnişlerle beslenmiş kültürler sentezinin ileriye dönük ilanı, bir tür yol göstericiliğinden çok hoşnut olduklarını kendi öncelikleri ile bir diğerleriyle paylaşıp durdular...
Kendi günlük yaşamlarından aktarımlar yukarıdaki genel çizgileri çok daha yalın özetleyiveriyor... Almanya’da çoklu sosyal kurumda, yoğun iş yaşamına karşın, kültürel ve siyasal çalışmaların içinde olmak yetmezmiş gibi... Türkiye’de geçirdiği yıllık tatilinin her gününde Taksim Gezi Parkı eylemlerini paylaşmış, yetmemiş Taksim’in boşaltılması sonrası süreçte gece forumların yapıldığı parkları dolaşıp saatlerle toplumsal arayış, tartışmaların içinde olmuş. Otobüsün kalkış saatine kadar da cumartesi Taksim Direnişi içindeki yerini almış... Gezi Parkı’nda yatıp kalkan çocuklarına her gün dolma sarıp götüren anne,
“Dolmadan bıktık, başka bir şey yap...” serzenişlerini gülerek anlatıyor.

\n

***

\n

Mersin’de yoga öğretmenliği yapan, kendini, “bütün etkinliklere katılıyorum, bizde çok daha heyecanlı, tartışmalı yaşanıyor...” cümlesi ile tanıtıyor. Ankaralı CUMOK’lular çok farklı yaşlardan, mesleklerden, son tanıtım kimlikleri olarak kaç eyleme katılıp kaç kez gaz yediklerini ilk cümlelerinde sayıveriyorlar... Arkasından koyu bir durum değerlendirmesi, tartışması açılıyor... Gerek otobüsün içinde gece boyunca, gerekse Hacıbektaş’ta etkinlikler arasındaki ayaküstü buluşmaları, kahvelerdeki koyulaşan sohbetlerde çok farklı yaşam, meslek, kültür, yaşlardan insanların çok özgün, çok geniş bir insan eksenli yaşam reçetesine katkıda bulunma gönüllülüğünde odaklanmış olduklarını; partili, partisiz, çok sıkı bir politize olmuş toplumsal kimliğin ötesinde çok şeyler yapma isteği, sorumluluğun arayışı, paylaşımını gözlemliyorum...
Doğal olarak günün etkileşimi içinde sık sık İlhan Ağabey’den, yazılarından ezberde kalmış cümleler, Turhan Selçuk çizgilerinden algılamalar yapılacakların önceliğinde kanıtlar olarak kullanılıyor... Bir ömrü, hele de İlhan Ağabey’in yanı başında geçirmiş olarak, onların beyinlerine kazınmış mesajlarda kendimden ne kadar daha ileride olduklarını biraz da şaşkınlıkla izliyorum... Özellikle iktidarlarında Cumhuriyet değerlerini, Atatürk devrimlerini karalamaya yönelik işlenmiş Dersim olaylarında, Dersim’i yaşamış Alevi ailelerinden gelenlerin, tuzağa düşmediklerini anlatmaya yönelik değerlendirmelerini şaşkınlıkla dinliyorum... “Ailelerimizin yaşadıkları acılara rağmen, tuzağa düşmeyeceğiz. Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri ile ezilmiş Aleviliğin nefes alma yollarının açılmış olmasını görmezlikten gelemeyiz... Mezhepler, ırklar çatışması tuzaklarından çıkış yolunun uygarlık, demokrasi, insan hakları, Anadolu Aydınlanması felsefesi yoluyla, her ezilenin, her haksızlığa uğrayanın yanında durarak ancak olabileceğinin bilincindeyiz...”
İşte yaşına başına bakmadan cuma günü Silivri’de olduğunu, öncesinde ilk biber gazını hem de birkaç kez Silivri’de yediğini anlatan, Taksim’de yediği biber gazını sayamadığını söyleyen, siyasetin içinde de her dönem olmaya çalıştığını; aklına yatan her toplantı, kültürel etkinlik, hak arama eylemine katılmakla övünen, ıslah edilemez bir toplumsal eylemci, İlhan Selçuk’un yolunda yürüdüğünü söyleyen bir baba... Ailecek toplumsal etkinliklerde eylemlilik bulaşıcı hastalık gibi gelişmişe benziyor... Herkes en azından yaşamın her alanına yönelik gelişmeleri sıkı sıkıya izliyor, üzerinde söyleyecek sözleri var. En çok bağımsız medyaya destek verme iddiaları, yeni ve şaşırtıcı... Göreceli bağımsız olduğunu düşündükleri birkaç gazeteyi birden almak, birkaç farklı renkten televizyon kanalını izlemek kararlılıkları Gezi Parkı sıcak rüzgârı gibi gelse de bir kenara atılacak gibi değil... Selçuk kardeşlerin ruhu, Anadolu Aydınlanması değerleri, kültürel sentezleri içlerine cin gibi girmiş mi ne?..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları