Adı Çıkacağına...

09 Kasım 2013 Cumartesi

Başbakan’ın “kızlarla erkekleri aynı çatı altında yaşatmam...” anlamındaki çıkışını, hukukta, yaşam pratiğinde nasıl savunabileceklerinin altından kalkamayan AKP’nin sözcüleri, medya yandaşları önce klasik savunma kalıpları “... şunubunu kastetmemişti” ile önce savunabilir kalıplara oturtmaya çabaladılar... Başbakan her zamanki gibi sözlerinin arkasında olduğunu yineledikçe de, kasta ilişkin itirazlarını geri alıp, yorumlanması üzerinden akla-kara kadar zıt bir yelpazede savunma gerekçeleri yaratmanın telaşına kapıldılar... Evrensel hukuk, insan hakları, demokrasi çerçevesine oturtulamayan, anayasal, yasal formül bulunamayacağı düşünülen kalıpların dışında, bal gibi de yürürlükteki hukuk düzeni içinde zaten suç kapsamına sokulabilecek uygulama örnekleri ile bizleri uyutmanın, rahatlatmanın yollarını aradılar...

İlgili bakanlar sorumluluk alanları üzerinden illegal terör örgütlerinin kızlı-erkekli evleri suç örgütü olarak kullanma çabalarını ya da işletmecilik olduğu söylenen illegal yurtlardan vergi kaçırılmasını öne çıkararak kafamızı karıştırmaya çabaladılar. Aklı başında olanlar, hukukçular ise bu gerekçelerin kullanılmasının yalan olduğunu kanıtlama çabası ile var olan hukuk düzenimiz içindeki söz konusu yasadışılıklara ilişkin iktidarları sorumluluklarını, yani yasal engel olmadığını, tartışmanın boşa çene yormanın ötesinde bir işlevi olamayacağını akıl, hukuk, mantık kalıpları içinde kanıtlamaya çabaladılar... Günlerdir medyanın ana gündeminde çene yarıştırıp, tartıştıkça işin içinden daha da çıkamaz oluyoruz... Oysa Başbakan’ın en çıplak algılatma biçimi ile “kızlarla erkekleri aynı çatı altında yaşatmam” fetva havasındaki buyruğunun kastı, siyasal, toplumsal sonuçları çok yalın, çok çıplak..

Bu ülkenin kadınları en feodal, mukaddesatçı çevreden, en aşmış bilinen, eğitimli, uygar çevrelere, farklı boyutlarda kadın-erkek ayrımcılığı, kadın bedeninin mal olarak değerlendirilmesi, erkek egemen kültür, din-inançların çarpıtılarak çok ağır kadın hakları gaspına, sömürüsüne yol açan sonuçlarını, ödedikleri bedelleri bilen, ödeyenler olarak bu tartışmalara bakarken, pratik yaşamlarındaki yeni olumsuz sonuçlarının hesaplarını yapıp durmaktalar... Şu ünlü “Adı çıkacağına canı çıksın...” atasözünün farklı algılama dozunda sonuçta kadını nasıl ağır ezdiğini yaşayarak bilenler olarak, elbet kendi dünyamızdaki örneklerden ürkerek hemen çıkarabildiğimiz o kadar ağır, olumsuz sonuçlar söz konusu ki...

***

Hani dünün çok taze haberlerinde iktidarlarının buyruğundaki koca koca valiliklerimiz, bakanlıklarımızın, YÖK’ün iktidarlarında 12 Eylül sürecini mumla aratan diktatoryal yapılanmasında kuruluş yıldönümünde uygulamaya soktuğu daha daha yasaklı yönetmeliğine, ileriye, daha çok kızlarımız olmak üzere kızlı-erkekli gençlerimizin yaşamlarına dönük yeni ürkütücü yasakları görebilmeye bir çaba gösterin hele... Durumdan vazife çıkarılan biat etmiş kamu yetkililerinin işgüzarlıkları, padişahlarına yaranma çabalarında dur durak olacak değil ya... Başbakan yurtdışından dönüp, neleri kastettiğini yeniden yeniden anlatması, açıklaması beklenmeden, yaranma yarışı uygulamaları gündeme girdi bile...

İstanbul’un çiçek, böcek yazışmaları ile ünlü valisi dünün taze haberlerinde kayıtsız oldukları saptanan 40 kadar apart hotel, yurt işletmelerini ilk adım olarak kapattıklarını müjdeledi. Günübirlik kapatabilecek bilgiler ellerinde olduğuna göre, izinsiz açılmış, vergi kaçıran işletmeleri kapatmaktan önce açtırmamaktan suçlu değillermiş gibi... İktidarlarına, sorumlu bakanlıklarına, YÖK yönetimine öncelikle hesabını sormamız gereken soru, içleri doldurulmadan öğretim üyesi, bina yatırımları, öğrenim kalitesi diplerde üniversitelerin başsorumluları olarak... Buralarda okumak zorunda kalan öğrencilerin yurt, barınma sorunlarını çözmemek, kızlar- erkekler öğrencileri sokakta bırakmak nasıl bir vicdansızlık? “Ne halleri varsa görsünler...” durumunda gerçekten bu kaçak yurt, apart otellere sığınmışlarsa, şimdi ders yılı içinde sokağa düştülerse halleri nice olacak?

Bu bile ayrıntı sorun, istenirse Başbakanlarının fetvasından sonra çaresi aranır ve bulunur... Belki de işe yarar adımlar bile atılıp, yıllardır göz ardı edilen öğrencilerin barınma, yurt sorunlarına kamu sorumluluğunda kalıcı, sağlıklı çözümler üretilir... Çocuklarımız sürünmezler, aileleri okutabilmek uğruna avuç dolusu paralar harcamak zorunda kalmazlar...

Asıl, kaygıyla, dehşetle izlediğimiz bu tartışmanın siyasal rantı, ağırlıklı kız çocuklarımız, erkek çocuklarımızın da geleceklerinin karatılmasında yeni boyutlara, sonuçlara gelirsek... “Adı çıkacağına canı çıksın...” atasözüne uygun ilk projeler bile dudak uçuklatıcı... “Komşular ihbar edince, polis ya da başka iktidarlarının yandaşı hizmet kurumları duruma el koyunca... Kızların durumları ailelerine bildirilince...” Kaderini değiştirmeyi, okumayı başarmış kız-erkek çocuklarımızın başlarına gelecekleri varın siz düşünün... Sıkışmış, dağılma riski büyümüş, mukaddesatçı cepheye yaranma hesabıyla kimin umurunda?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları