4+4+4'ün İflasını Yok Sayamazsınız...

02 Temmuz 2013 Salı

Başbakan “şak” dedi, Milli Eğitim Bakanlığı “tak” dedi. Dünyada yapılabilecek işlerin en zoru, “eğitim reformu” denenmeden; yetkin uzmanlık kurumlarının, değerlendirme, karar verme süreçlerinden geçirilmeden, dahası Milli Eğitim Bakanlığı’ndan haberli mi habersiz mi olduğu anlaşılamadan, Meclis’e getirilen, “4+4+4” diye adlandırılan bir taslakla eğitim sistemi baştan sona değiştirildi... Özetle siyasal İslamcıların dayatmaları doğrultusunda; çocukların gelişimleri, militanlaştırılabilecekleri yaşlar gözetilerek, demokrasilerde örneği olmayan, elbette laikliğin ayaklar altına alınması, çocuğun, aklın, bilimin, özgür düşünebilme yetilerinin köreltilmesi amaçlı, ince elenip sık dokunmuş bir eğitim projesine yasal uygulama kılıfı hazırlandı...
Başbakan, kamuoyuna dönük dikte ettiren söylemi ile söz konusu yasal değişikliklerin sahibi ve bekçisi olduğunu ilan edince, iktidarları tüm kadroları ile
“boynumuz kıldan ince” anlamında klasik davranışlarıyla, yine demokrasilerde örneği yaşanmamış bir biçimde, bir önerge ile gökten zembille gelmişçesine gündemimize giren yasa tasarısını yasalaştırıverip, uygulanması için ders yılına yetiştiriverdiler. Her anlamda okullaşma, öğretmenlerin yetiştirilmesi, bir de dershane yetersizlikleri içindeki Bakanlık, gıkını çıkaramadan söz konusu yasanın sorunlarını kamuoyundan saklaya saklaya uygulanmasına geçiverdi... Aileler, şaşkın, kaygılı, ilk ders yılı uygulanmasında en çok karşılaştıkları güncel sorunlar üzerinden boşu boşuna yakınmalarını dile getirdiler...
Bakanlık, birikimlerinde torpilli imam hatiplilerin kayırılması, orada olmayan çocukların çok boyutlu mağdur edilmelerinden yakınmaları, direnmelerinin karşılığı yoktu. Güçlü bir iktidar cephesinin, güçlü mahalle baskısı ile kolayca sindirildiler... Galiba en boyutlu direnme, yaşları çok küçük, okul çağındaki çocuklarının, oyunlu eğitim yapılan anaokulları yerine ilköğretim öğrencisi yapılmalarına oldu. Uzun süre derslerde oturamayan, sıralarda ayakları yere değmeyen, tuvaletlerde, el yıkamalarda boyları yetişmeyen, büyükler arasında hırpalanan, suçsuz, başarısız kılınan çocuklarına kıyamamışlardı... Yine dinleyen olmadı. En olanaklı koşullarda, hoşgörülü yaklaşımlarda bu küçücük çocuklara çok sınırlı şefkat, özel ilgi gösterildi... Elbette yetmemişti. Vahim sonuçları şimdi Milli Eğitim Bakanlığı ders yılı sonuç belgelerinde...

\n

***

\n

Anne-babaların kıyamadıkları, ‘devlet baba’nın daha uygun yaşlarda siyasal İslama yönlendirilebilmeleri uğruna acımadan kıydıkları bu oyun çağındaki çocuklar, ders yılı karne sonuçlarına göre çok yüksek oranlarda okuma-yazma bile öğrenememişler, çok başarısız kalmışlardı. Eğitim geleceklerini karartabilecek, heveslerini kırabilecek bu acımasız tablo karşısında iktidarları “özür dileriz deneme yanılma yöntemi ile de olsa büyük yanlışımızdan döneceğiz...” demiyor, diyemiyor... Milli Eğitim Bakanlığı “4+4+4” sisteminin en kilit yanlışlarından birinden dönülmesi zorunlu adımını atacağına, yuva çağındaki çocukları ilköğretim öğrencisi yapma inadından geri döneceğine, ters eliyle öbür kulağını göstermeye kalkışıyor...
Oyun çağında 40 dakika ders dinleyemeyecek, oyunla çok üst düzeyde öğrenme yetisi olan bu küçük çocuklar için, haberler doğru çıkarsa ders saatlerinin 20 dakikaya kadar düşürüleceği formüller aranıyor. Okulların olmayan koşullarında; bodrumlar, kalorifer odaları dahil her yerde oyun odaları oluşturmayı öngörüyor. Oyun yaşındaki çocukların normal öğrenci yapılmasını zorlayan yasadan vazgeçmeyi siyasal ödün olarak gördüklerinden, bu çocuklar için kayıt yapılırken karar verecek komisyonlar öngörüyor. Tükürdüğünü yalamamak üzere her şey yapılıyor...
Başbakan’ın Gezi Parkı inadındaki kışla inşaatına benzer bir tablo ile daha, bu kez oyun çağı çocuklarımızın gelecek projelerinde karşı karşıya kalmış oluyoruz... Hani AKP’nin örgüt toplantısında çok değer verdiklerini iddia ettiği, ortada projesi bile olmayan, bir padişahın günlük bütçe açığı uğruna yabancılara sattığı, bir diğerinin ülkeden kaçarken yine komik bir para karşılığı hokus pokusla camisini satmaktan çekinmediği Taksim Kışlası’nın binasını hayali sil baştan yaptırma inadından vazgeçmeyeceğini açıklamış,
“İçinde AVM de olacak” diye inat etmişti ya... Sonra Gezi Parkı gençlerinin orantısız zehirli gaz, basınçlı suya, orantısız polis gücü kullanımına öngörülmeyen direnişi karşısında, AVM’nin yerine Kışla’nın içine müzeler koyacaklarını müjdelemiş, çok ağaç kesmeyecekleri sözünü de vermişti ya... Şimdi sıra hâlâ halka açılmayan parkın içinde yeni ağaçlarla, Kışla için kesilmesi zorunlu ağaçlar sayısının oranını düşürmeye geldi ya...
İktidarları yaşamın her alanına dönük bildik cepheleşmeyi katlama suçunun çok üstünde, insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasiye aykırı icraatlarında ... durmak istemiyor ya...
“Çocuklarımıza yazık, harcamayalım, canlarımızın geleceği uğruna bir özür dileyelim...” demeyi, sandık çoğunluğu savı ile elde edilmiş sivil diktatöryal gidişten ödün sayıyor ya...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları