Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

2015 Hak-Hukuk Savaşımı Yılı Olsun

01 Ocak 2015 Perşembe

Lamı cimi yok; Ortadoğu bataklığına, iç savaşa, siyasal İslamcı kimlikle sivil diktatoryal gidişe çekilmenin sınırında, uçurumun başındayız. Sorunlu demokrasimizi dibe batırmadan, hukuk devleti düzeninin işleyişini geçerli kılmaktan yola çıkmak zorundayız. Birilerinin bizi kurtaramıyacağını, her kurtarıcının ödettiği bedellerle öğrenip tam akıllanmamış olsak da kimi dersler çıkardık. İçimizde korkuyla bastırılan çığlıkları attıran haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı ezik, suskun kaldıkça, bedel ödemeden sıyrılmak, yaşayabilmek, deyimin tam karşılığı ile nefes alabilmek giderek zorlaşıyor.
Yazımın başlığını besleyecek güncel gelişmelere çok başka örneklemelerle girmeye hazırlanmış-tım ki... Televizyon canlı yayınlarına yeni bir haber düştü... TÜSİAD’ın başkanının medyada yer alan “Cumhurbaşkanı devletin başıdır. TÜSİAD’ın muhatabı başbakan, işverenlerin karşı karşıya oldukları sorunlarla ilişkili bakanlardır” açıklaması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kızdırmıştı. İlk medyanın karşısına çıktığı açıklamasında, çok yakın günlerde ilişkilerini düzelttiği TÜSİAD’a ayak basmayacağı restini çekti. Aradan bir gün geçmeden Başbakan Davutoğlu’ndan gelen sözünü ettiğima çıklamada ise başbakan TÜSİAD genel kuruluna gitmeyeceğini duyuruyordu. İkili son günlerde sıkça kullandıkları bir kavramla kendilerine, ilişkilerine dışardan birilerinin vesayetine izin vermeyeceklerini ilan ediyor, TÜSİAD’ı eski Türkiye’nin alışkanlıkları içinde olmakla suçluyordu. TÜSAD’ın kimi muhatap aldığı değil, kimin muhatap aldığının önemli olduğu tehdidi de savruluyordu.
Cumhurbaşkanının, “Ak!” Saray’ında baş-kanlığını yapacağı hükümet toplantısının tarihini ilan etmesinden sonra, AKP-hükümet içindeki yoruma, tartışmalara açık açıklamalara nokta konulmuş oldu. Başbakan’la uyumlu, ortak tarih belirledikleri ilan edildi. Doğrusu Cumhurbaşkanı’nın başkanlık edeceği hükümet toplantısının tarihi bizim için anlamlı olmayabilir. Dahası AKP, hükümet ile cumhurbaşkanı arasındaki uyum anlamlı olsa da, dahası cumhurbaşkanının seçimlere giderken başkanlık sistemine geçmek istediğini seçmene ilan etmiş olarak oy almış olması savunmaları da dahil cumhurbaşkanının başkanlığında yapılacak hükümet toplantılarının, asıl tartışılması gereken sorunlarının odağını, gündemini değiştirememeli..

***

Özetle bu ülkede hâlâ geçerli anayasal, hukuk devleti işleyişi, güçler ayrılığı İlkeleri, parlamenter düzen vardır; cumhurbaşkanının, İktidarlarının simgesel lideri, hükümetin manevi hamisi, AKP kurucusu, 12 yıllık icraatlarının sorumlusu, aralarından su sızmıyor gerçeği ilan edilip durulsa da... Bu hükümetin icraatlarını kamu yararı, hukuka uygunluk kapsamında denetlemekten sorumlu bir Cumhurbaşkanlığı makamı, gerçeği söz konusu-dur.. Türkçesi cumhurbaşkanının hangi hallerde, hangi gündemlerle hükümeti ortak toplantıya çağırabileceği, başkanlık yapabileceğini düzenleyen anayasal, yasal çerçeveler çok sınırlıdır. Cumhurbaşkanının iktidarlarının, hükümetin icraatın başı konumu söz konusu olamayacağına göre hükümetin hukuk devleti düzeni içindeki icraatlarına değil müdahale, taraf olma yetkileri de yoktur.

***

Vatandaş seçmen, gazeteci, hâlâ ayakta durabiliyorlarsa demokratik sivil toplum örgütlenmeleri, kamuoyunu, bizi ilgilendiren boyut, ortak toplantının, gündemi, anlaşıp anlaşamadıklarından çok içeriğidir. Gündemi, işlevine ilişkin anayasal düzen ve hukuka uygunluk sınırlarının aşılamaması yaşamsal değerdedir. En yalın anlatımla cumhurbaşkanının hükümet icraatlarına yetki alanlarına ilişkin talimatlarının olamaması gerekir. İcraatın başı algılaması üzerinden siyaset yapılamamalıdır. Elbette hukuksal düzenlemeler bir bütünlük içinde devletin en üst yöneticisine geniş anlamda kamu yararı, halkın çıkarlarının korunması, ülke geleceği, rejimin kollanması-na ilişkin verdiği yetkiler çok üst ölçeklerdedir. Yaşamımıza, geleceğimize ilişkin her alanda yol gösterme hakları sınırsızdır. Ancak dar anlamda siyaset ve yetkilere ilişkin söylenecek çok sözümüz, itiraz haklarımız saklı kalmalıdır.
Cumhurbaşkanı, ayrı seçimle gelmiş siyasal iktidarın, hükümet icraatlarının, ne sorumlusu, ne de başı değildir. Tartışması su götürmez bir yetki ve sorumluluk ayrım alanı söz konusudur ki, cumhurbaşkanı yeni hükümetin kurulduğu AKP organı toplantısına cumhurbaşkanı kimliği ile katılamaya-cağı, taraf olamayacağı için seçilmelerinin Resmi Gazete’de ilanı geciktirilmiş, başbakan kimliği ile AKP’nin yeni hükümeti oluşturma toplantısına katılabilme, tek karar verici olabilme olanağı verilmiştir. TÜSİAD’ın altını çizdiği işveren meslek örgütü yönetimi olarak işveren sorunlarına ilişkin icraat kararlarını alacak hükümet ve bakanları ancak muhatap alma haklarının olduğu açıkla-ması, hukuk devleti düzeninin, demokrasimizin geçerliliği ile uyumludur, doğrudur.. “Vesayet” tartışılacaksa, “kim kimin hakkına, hukukuna el koyuyor” sorgulaması doğru yapılmalıdır.
2015 yılı hak-hukuk savaşımı kazanımlarının, bizi bataklıklara çekilme sınırından, demokrasiyi kurumlaştıracak güce ulaştırması dileği ile.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları