Kralın adaleti

26 Temmuz 2024 Cuma

Şu ara gözlerimiz yolda yabancıların ülkemize para getirmesini bekliyor, bunun için neredeyse kendimizi ateşe veriyoruz. Efendim Moody’s Türkiye’nin kredi notunu, hem de tarihinde ilk kez iki kademe birden yükseltti. Oh oh, ne hoş. Sevgili büyüklerimiz, emekliler yabancı para gelsin diye boşuna acı çekmiyorsunuz demek isteniyor. Artık “yabancı” para kime, niye geliyorsa?

Peki nereden nereye yükselmişiz? Not yükseltmesi öncesinde Türkiye; Kongo, Uganda ve Moğolistan ile aynı düzeydeydi, notumuz yükselince Bangladeş, Kosta Rika ve Namibya ile aynı düzeye geldik. Bu da ayrı bir neşe kaynağı artık. Atatürk’ün kurduğu ülkenin haline bakar mısınız?

Bu not yükselişindeki hedef nedir?

Ekonomist ve yatırım uzmanları yanıtlıyor: Yatırım yapılabilir ülke seviyesine gelebilmek.

Ancak bu aşamanın daha dört seviye altındayız. Türkiye, Mayıs 2013’te bu kapsama girmiş, FETÖ’cü darbe girişiminin hemen ardından bu kapsamda çıkarılmış, 2019’da ise notlarımız dip yapmış.

Yeniden “yatırım yapılabilir ülke” statüsüne gelinebilir mi?

Yine uzmanlara göre yanıt “evet” ama biraz ağrılı, sancılı... Türkiye koşullarındaki bir ülkenin bu aşamaya ortalama yedi yılda ulaşması olanaklı. Ama Türkiye’nin bu kadar zamanı yok, üç yıl sonra seçim var.

Hemen umutsuzluğa kapılmayın. “Her şey iyi giderse”, bu kapsama iki yıl içinde ucundan girebilir Türkiye. Öyle diyor uzmanlar.

O iki yıl içinde canlılık emaresi kalırsa yeniden yatırım yapar birileri bize.

KAVALA, ATALAY, GEZİ...

İktidar hukuksuz bir şekilde hapiste olan Kavala, milletvekili Can Atalay ve diğer Gezi hükümlülerini salıvermenin bir yolunu arıyor. Bu noktaya gelmeleri adalet duygusundan kaynaklanmıyor. Yukarıda belirttiğimiz gibi Türkiye’ye gelmesi istenen yabancı sermaye bu hukuksuzlukları da gerekçe gösteriyor. Hani “yatırım yapılabilir ülke” olacağız ya... İşte o zaman adalet akla geliyor. Sonuçta yabancı para önemli. Minik bir sorunu var AKP’nin, ortağı MHP “yumuşamaya” tepkili.

Türkiye’nin içine düşürüldüğü kaosu örnekleriyle uzun uzun anlatmak olanaklı. Ancak bu noktada, edebiyata başvuralım.

Okuyunca zekâsına şapka çıkaracağınız Halil Cibran. Kısacık “Savaş” öyküsünün özeti şöyle:

Ülkesinde yapılan şenlikleri izleyen kralın önüne bir kişi gelir ve yerlere kadar eğilir, bir gözü yoktur, göz yatağı kanamaktadır. “Ey kral, ben meslekten hırsızım, bir sarraf dükkânını soymak istedim, o gece mehtap da yoktu, pencereden atladım. Dokumacı dükkânına girmişim, tezgâha çarptım ve gözümü kaybettim, adalet istiyorum” der.

Kral dokumacıyı çağırır ve kararını açıklar:

“Bir gözünü oyun.”

Dokumacı yalvarır:

“Kararınız adalete uygundur kralım ama ben kumaşı dokurken iki kenarını da görmeliyim ve iki göze ihtiyacım var. Oysa benim komşum bir kunduracı. O işini tek gözle de yapabilir.”

Kral, kunduracıyı getirtir ve bir gözünü oydurur.

Öykü, “Böylece adalet sağlanmış olur” diye biter.

Yoksulluktan kıvrananlar, hapiste haksız yere çürüyenler, bu tür adaleti en iyi siz bilirsiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşamı ıskalamak 22 Kasım 2024
AKP’yi yansılamak 15 Kasım 2024
Zihinlere operasyon 8 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları