Yalnız Yunanistan’ı değil, AB’yi de zor günler bekliyor

07 Temmuz 2015 Salı

Avrupa’nın egemen güçlerine karşı direnen Yunanlılar dünyaya bir Davut ve Golyat (Câlût) öyküsü sağladı. Ancak bu, Eski Ahit’te ait bir kahramanlık öyküsünden ziyade, sonunda herkesin kaybettiği Yunan tragedyalarını andırıyor.
Pazar günü yapılan referandumda “hayır” oyu kullananlar şimdi zaferlerini kutluyorlar. Ancak, çıkan sonuç ne olursa olsun, burada asıl kaybeden, ülkelerinin devasa borcunun ödenmesi için yıllarca kemer sıkmak zorunda kalacak olan Yunanlılardır.
Referandumdan sonra konuşan uzmanların hemen hemen hepsi, bu oylamadan sonra Yunanistan’ın üzerindeki yükün bir nebze dahi olsa hafiflemeyeceğini savundular. Ülkenin 320 milyar Avro’yu aşan borcu için dayatılacak koşulların, özellikle Almanların - “tembel” ve “vurdumduymaz” olarak gördükleri - Yunanlılara duydukları öfke hesaba katıldığında, daha da ağır olacağı söyleniyor.
Fakat burada kaybeden sadece Yunanistan değil. AB de kaybedenler arasında. Nedeni ise sadece Yunanistan yüzünden yüz yüze geldikleri mali kriz de değil. Üye ülkelerin vatandaşlarına huzur ve refah sağlama iddiasıyla yola çıkmış olan AB ciddi şekilde itibar kaybetti.,
Dünya, “birlik” kavramının zor anlarda AB’de işe yaramadığını, üye ülkelerin hâlâ kendi çıkarlarını ön planda tuttuklarını, yani kralın çıplak’ olduğunu” gördü. Birçok Avrupalı da, sade insanların asgari refahını dahi “dayanışma ruhu” içinde sağlayamayacaksa, AB’nin ne işe yaradığını merak ediyor.
Bugün Yunanistan’da “sol cenahta” büyük güçlere karşı sergilenen “direniş” nedeniyle coşku var. Ancak referandumun sonucundan asıl memnun olan, AB’ye husumet duyan Avrupa’nın aşırı sağcılarıdır. Zaten, Yunanistan’daki “hayır” oylarını daha da artıran onlar oldu.
Başbakan Aleksis Çipras bu referandumdan çıkan sonuç ile Avrupa sathında halkın çıkarlarını ön planda tutan bir “sosyal devrimi” ateşlemek istiyor. Gözü de İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin üzerinde. Onların da Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’nin dayatmalarını reddetmelerini bekliyor.
AB üyelerinin toplam borçlarının büyüklüğü karşısında bunun gerçekleşmesi zor. AB’nin lokomotif güçleri ve başlıca kreditörleri olan Almanya ile Fransa’nın buna set çekmeleri bekleniyor. Yunanistan’a sempati ile bakan İtalya bile Almanya gibi düşünmeye başladı.
İşin özündeki yalın gerçek şu ki, alınmış olan borçların bir şekilde geri ödenmesi gerekiyor, yoksa AB’nin kaderi söz konusu olacak. Büyük devletlerin buna razı olmaları mümkün değil. İrlanda örneğinde olduğu gibi, borç tuzağına düşen üye ülkelerin eninde sonunda “acı reçeteleri” kabul edecekleri tahmin ediliyor.
Yapılan yoklamalara göre Yunanlıların yüze 75’i ülkelerinin Avro’da kalmasını istiyor. Buna karşın bunu sağlayacak acı reçeteleri reddediyorlar. Şimdi, her ikisinin aynı anda olamayacağını öğrenmek zorundalar.
Referandumda “evet” oyu kullanan birçok Yunanlı “Kalbim hayır ama aklım evet dedi” diyor. Yunanlıların çoğu ise kalplerine yenik düştü, fakat bunun durumlarını iyileştirmeyeceğini görecekler. Türkler olarak, özellikle 2001 krizinden sonra, tüm bunları çok iyi biliyoruz. Bizi yönetenlerin vahim hataları ve öngörüsüzlükleri nedeniyle çok acı hap yutmak zorunda kaldık.
Onun için Yunanlı komşularımızın duyduğu kızgınlığı “duygudaşlık” ruhu içinde anlıyoruz. Fakat Yunanlılarınkine benzer durumlardan büyük ölçüde çıkabildiysek, katlandığımız yüksek sosyal maliyetli “kemoterapiler” ve yaptığımız reformlar sayesinde oldu.
Bu arada, Yunanistan’da yaşananlar Türklerin, aleni “ırkçılık” ve “seçicilik” yapan AB’ye karşı duydukları antipatiyi de büyük olasılıkla artırdı. Yunanistan’ı idare edenlerle, savurgan ve aşırı rahat davranan Yunanlıların tümüyle masum olmadıklarını göz ardı eden birçok vatandaş, “Refah ve huzur sağlama iddiasındaki bir birlik insanları bu duruma nasıl düşürebilir” diye soruyor.
Bugün aynı şeyi birçok Avrupalı da soruyor tabii ve “AB bu ise batsın bu birlik” diyor. Özetle, yalnız Yunanistan’ı değil, AB’yi de zor günler bekliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları