Eğit - donat programı niçin gecikiyor?

29 Mayıs 2015 Cuma

Türkiye ile ABD arasında epey bir zaman önce mutabakata varıldığı söylenen Suriye’deki ılımlı muhalifleri eğitme ve donatma programı bir yılan hikâyesine döndü. Ankara ile Washington tarafından bu konuda yapılan açıklamalar da tam örtüşmüyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu programın başlanması için neredeyse tarih veren sözler sarf ederken, Washington’dan “İşin detayları üzerinde hâlâ çalışılıyor” açıklamaları geliyor. Çavuşoğlu’nun geçen günlerde yaptığı bir başka açıklama ile kafalar yine karıştı.
Çavuşoğlu Daily Sabah gazetesine verdiği demeçte, eğit-donat programının “lojistik ve personel” ile ilgili nedenlerden “biraz geciktiğini” yoksa bir sorun olmadığını söyledi. Ardından, eğitilip donatılarak Suriye’ye gönderilecek muhalif unsurlara hava desteği sağlanması konusunda Washington ile “prensip anlaşmasına” varıldığını belirtti.
Özetle, Türkiye üslerini ABD uçaklarının Suriyeli muhaliflere hava desteği sağlamak üzere kullandıracak ki, bu gerçekten Ankara için Suriye konusunda “ileri” sayılabilecek bir gelişme sayılabilir. Ancak, Hürriyet gazetesinin dünkü haberine bakılırsa, Washington’ın bu konuda net bir şey söylemekten kaçındığı görülüyor.
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Albay Steve Warren hava desteği konusundaki soruları üzerine “Görüşmeler devam ediyor. Yapacağımız bir duyuru yok” demiş.
Bu sözler Çavuşoğlu’nun sözlerini yalanlamıyor tabii. Fakat diplomaside “prensip anlaşması” esnek bir ifadedir.
Washington’ın açıklaması ise bu konuda hızlı gelişmelerin yaşanmayacağını gösteriyor. Peki, Suriye’de durum askeri açıdan kritik bir noktadayken ve Esad güçleri stratejik bölgelerde zorlanırken muhaliflere önemli destek sağlayacak bir program niçin geciktiriliyor?
Çavuşoğlu’nun Daily Sabah’a yaptığı açıklamalardan, Türkiye’nin IŞİD ile Esad rejimine karşı eşzamanlı savaşılmasını istediği anlamı çıkıyor. Böylece Ankara’nın, asıl hedefin Esad olması konusundaki talebinde geri adım attığı izlenimi çıkıyor. Belki de öyledir.
Fakat Washington, “prensip olarak” Esad’ın gitmesini istese de, asıl derdi hâlâ IŞİD ve -Türkiye’den destek gördüğüne dair söylentilerin bir türlü kesilmediği- El Nusra gibi radikal İslami örgütler.
Bu arada Amerikan basınında çıkan bazı analizler, Washington’da “Esad’ın gitmesi fakat rejiminin kalması” formülünün, radikal İslamcıların zemin kazanmaları olasılığına karşı tercih edileceğini gösteriyor. Bu ise sadece Esad’ı değil, rejimini de “düşman” ilan etmiş olan AKP yönetiminin işine gelmiyor.
Ankara’nın Suriye formülü aslında çok basit. Esad gidecek, serbest seçimler yapılacak ve demografik çoğunluğa sahip olan Sünniler Müslüman Kardeşler’in ağırlıkta oldukları bir iktidarı başa getirecekler. Ancak tüm yaşananlardan sonra bu basit hesabın tutması artık mümkün değil.
Bu arada Ankara ve Washington’ın eğitdonat programının ayrıntıları konusunda da tam mutabakat içinde oldukları kuşkulu. Her şeyden önce kimlerin “eğitilip donatılacağı”, bunların içinden radikal İslamcılara geçişlerin nasıl engellenebileceği belli değil.
Ayrıca, eğitilip donatılanların öncelikli olarak IŞİD ve El Nusra’ya karşı mı, yoksa Esad güçlerine karşı mı kullanılacağı konusunda da netlik yok.
IŞİD’in Irak’ın Ramadi kentinde bozguna uğrattığı ABD tarafından “eğitilip donatılan” Irak ordusunun silahlarını ele geçirmesi de Washington açısından bir başka sorun. Eğitilecek Suriyeli muhalifler başarılı olamazlarsa kendilerine verilecek silahların IŞİD’in eline geçmeyeceğine dair bir garanti yok.
Bu sorunlar eğit-donat programının gecikmesinin asıl nedenlerine işaret ediyor. Başka bir ifadeyle gecikmenin “lojistik ve personel sorunlarından” kaynaklandığına inanmak güç. İşin özünde hâlâ Suriye konusunda AKP iktidarı ile ABD’nin örtüşmeyen öncelikleri yatıyor.
Bu karmaşadan kârlı çıkan ise son günlerde Irak ve Suriye’de görüldüğü gibi, IŞİD oluyor. ABD bundan rahatsız. Fakat tüm hesaplarını Esad’ın yenilmesi üzerine kurmuş olan Ankara’nın bundan ne kadar rahatsız olduğu meçhul.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları