Belçika’yı topa tutarken kendi zafiyetlerimizi unutmayalım

25 Mart 2016 Cuma

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’de 2015’te yakalanan Brüksel bombacılarından Brahim el Bakraoui’nin, kendi isteği üzerine Hollanda’ya gönderildiğini ve Ankara’nın bu kişinin potansiyel terörist olduğunu Belçika’ya nota ile bildirdiğini açıklaması, hem Belçika’yı, hem de Hollanda’yı karıştırdı.
Financial Times’a konuşan “üst düzey bir Belçikalı yetkili” bu açıklamanın Brüksel’de yarattığı hoşnutsuzluğu, Erdoğan’ın sözlerinin “siyasi amaçlı” olabileceğini söyleyerek yansıtmış. Batı’da fazla sevilmeyen Erdoğan’ın herhangi bir konuda haklı çıkmasının Avrupalı yetkilileri ne kadar kızdırdığını tahmin etmek zor değil.
Erdoğan’ın sözleri elbette ki “siyasi.” Sonuçta Brüksel’deki PKK çadırı için Belçika’yı topa tutan ve “koynunuzda yılan besliyorsunuz” diyerek Belçika’nın intihar saldırılarının hedefi olabileceğini daha birkaç gün önce söyleyen kendisidir. Bu uyarıyı azımsayan ise Belçika’dır.
Gerçek hissiyatı ne olursa olsun Erdoğan çıkıp, “Şimdi anladınız mı? Oh olsun!” diyemezdi. Böyle bir patavatsızlık Batı’da çok büyük tepki çekerdi. Buna karşın yaptığı “diplomatik” açıklamayla yalnız Belçika’yı değil, Hollanda’yı da ters köşeye yatırdı.
Hollandalı ırkçı ve Müslüman düşmanı Geert Wilders bile Erdoğan’ın açıklamasının doğru çıkması halinde Başbakan Mart Rutte’nin istifa etmesi gerektiğini söylüyor şimdi. Avrupa’da herkes şimdi şu basit soruyu soruyor: “Bu kişinin terörizm ile bağlantısı kanıtlanmamış olsa bile Türkiye’den gelen uyarı üzerine hareketleri niçin takibe alınmadı?”
İşi Belçika açısından daha da vahim kılan bir husus var. Brahim El Bakraoui Belçika’da zaten sabıkalı biriymiş. 2010 yılında bir soygun girişimi sırasında bir polise ateş açmaktan 10 yıl hapse mahkûm olduktan sonra 2014’te kefaletle serbest bırakılmış.
Brüksel’deki diğer intihar bombacılarından olan Brahim’in kardeşi Halid de 2011 yılında araba kaçırma suçundan beş yıl ceza yemiş fakat cezası ertelenmiş. Türkiye, Fehriye Erdal ve çeşitli PKK’liler yüzünden Belçika hakkında hep şikâyetçi oldu, fakat
o ülkedeki asayiş durumunun “laçka” hali şimdi farklı örneklerle ayyuka çıkıyor.
Ankara’nın “PKK çadırı” hakkındaki şikâyetlerini göz ardı eden Belçikalı makamların Brüksel’deki saldırılardan sonra bu çadırın kaldırılmasını istemeleri de elbette ki manidar. Türkiye ile artık zorunlu hale gelen teröre karşı işbirliği için Brüksel’in neleri çok daha ciddiye alması gerekeceği de böylece ortaya çıkıyor.
Öyle yandan, Belçika Adalet Bakanı Koen Geens’in ucuz sayılacak bir manevra ile Brahim el Bakraoui hakkındaki sorumluluktan kaçınarak, “Türkiye onu bize değil Hollanda’ya gönderdi” demesi de AB ülkeleri arasındaki “dayanışmanın” ne kadar ciddi olduğunu göstermeye yetiyor.
Belçika’yı teröre karşı mücadele konusunda gevşek davranmakla suçlayan artık sadece Türkiye de değil. Paris’teki intihar saldırılarından sonra Fransa da aynı suçlamalarda bulundu. CNN’de önceki gün konuşan ABD’li terörizm uzmanlarının ağırlıklı bölümü de Belçika’nın bugüne kadar sergilediği “beni sokmayan yılan...” şeklindeki tavrını eleştirdi.
Avrupa ve Amerika’da herkes şimdi Erdoğan’ın açıklamasını konuşarak AB’nin Türkiye ile işbirliğinin önemini vurguluyor. Hükümet çevreleri ve Erdoğan destekçileri de, haliyle, bunu siyasi sermayeye dönüştürmeye çalışıyor. Yalnız bunun çift yönlü bir yol olduğu unutulmamalı.
Türkiye’nin son altı ay zarfında yaşadığı ve çok sayıda masum insanın hayatına mal olan intihar saldırıları konusundaki ciddi güvenlik açıklarımız ve tedbirsizliklerimiz ortada. Erdoğan’ın açıklaması Avrupa’da, “bomba” etkisi yaratmış olabilir. Fakat kendi güvenlik zafiyetlerimizi örtemez.
Burada akla “Cam evde yaşayanlar başkalarına taş atmamalı” sözü akla geliyor. Belçika’yı topa tutarken bunu unutmamalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları