Selçuk Erez

Uydular atıyoruz

02 Şubat 2017 Perşembe

2016’nın son ayında Fransız Guyana’sından atılan uydumuz, 2017 başında yaşamı durduran kar fırtınalarıyla, dolar bozdurmakla, tutuklamalarla dolu gündemimiz elvermediğinden yeterince irdelenememişti. Halkoylaması ile gündeme dönmesi, yakında uzay yarışmasında başa güreşeceğimiz iddialarının ileri sürülmesi, bu eksiğimizin giderilmesi zamanının geldiğini düşündürüyor.
Göktürk 1’in 354.6 milyon dolara Italyan Telespazio ve Fransız Thales Alenia Space şirketleri tarafından üretildiğini biliyoruz. Bu uydunun aslında 2013 yılında fırlatılacağı ilan edilmişti ama “fırlatım” sürekli olarak ertelendi, ertelendi, nihayet 2016’da gerçekleşti.
Savunma bakanımız, Göktürk 1’in fırlatılma töreninde “Allah’a hamdolsun, Türkiye kendi uydusunu yapabilen ülke haline geldi” demiş ancak aynı gün Ankara’daki İtalyan Büyükelçiliği, “Bu törenin, İtalyan havacılık sanayiinin Türkiye’deki büyük başarısını ortaya koyduğunu” açıklamış ve haberi, internet sayfasında “İtalyan uydusu Göktürk-1 fırlatıldı” başlığıyla vermişti.
Uydu bizim midir, yoksa İtalyanların mı?
Bu sorunun cevabı, parayı ödeyene göre verilirse bizim, yapana göre verilirse Fransızlarla İtalyanların uydusudur.
Göktürk 2 uydumuzu da Telespazzio’ya 325 milyon dolara yaptırmış ve 2013’te fırlatılması için Çin’e 20 milyon dolar ödemiştik. O neye yarayacaktı? “Tarım, doğal afetler, nüfus hareketlerinin izlenmesi ve askeri gözlemlere” yarayacaktı. Son fırlatılan? Açıklandığına göre bu da aynı konularda yararlı olacak.
Göktürk 1 bu işi yapacaksa iki senede bir bu kadar masraf neden?
Bu tür uyduların sivil ve askeri açılardan yarar sağladığı kesin ama bunları ekonomimizin bu acınası durumunda milyonlarca dolar ödeyip fırlatmanın sırası mıydı?
Önce uyduları gerçekten üretebilecek düzeye varabilmek için tutarlı bir uzay politikası oluşturulması gerekmez mi? Bu politika kapsamında geliştirilecek bir uzay kurumunun üniversiteler ve sanayi ile işbirliği yapmasıgerekmez mi? Üniversiteler ve sanayi bu durumdayken kim kimle, nasıl işbirliği yapacak?
Metin Gürcan’ın Al Monitor’da aralık ayında yayımlanan bir yazısından Türkiye’de uzay alanında çalışanların sayısının 500 kadar olduğunu, bunların yaklaşık 150’sinin mühendis olduğunu ama “Araştırma-Geliştirme” alanında çalışan sayısının yok denecek kadar az olduğunu öğreniyoruz.
Gürcan’a göre “İddialı uzay projelerinin gerçekleştirilebilmesi için nitelikli personel yetiştirme konusunda uzun vadeli bir plana ihtiyaç var. Bunları yetiştirmedikçe başka ülkelere büyük oranda ve maliyette ihtiyacımız sürer.”
İtalyan-Fransız firmalarına dünyanın dolarını ödeyip “Çoğunu biz yaptık” demek, ülke içinde oy kovalarken işe yarar, ama aslında bir sürü Afrikalı, Asyalı sporcuyu milli takıma katıp olimpiyatlarda madalya edinmeye çalışmaktan pek farklı bir şey değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları