Selçuk Erez

Böcek yeriz o zaman!

30 Ağustos 2018 Perşembe

Lokantada:
- Garson, bu solucanlar neden böyle cılız? Dişimizin kovuğuna bile sığmaz bunlar!
- Haklısınız beyim, bu parti böyle çıktı. Galiba topraklarını az sulamışlar.
- Bunlar yüzde yüz yerli ve milli ama böyle giderse yakında Filipinler’den solucan, Tunus’tan çekirge ithal etmeye başlarız.
Başka bir lokantada:
- Böyle küçük çekirge mi olur? Marketten aldıklarımız çok daha büyüktü.
- Efendim bunlar organik de ondan.
Her şeyin fiyatı artıyorsa, daha da artacaksa aç mı kalacağız? Yoksa Venezüellalıların yaptıkları gibi market mi yağmalayacağız?
Asla! Biz, bilimin gösterdiği yoldan ilerleyeceğiz: Bilim adamlarına göre çözüm, böcek ve solucan yemektir. Çünkü böceklerde bol protein ve mineral vardır, kolesterolleri sığır etindekinden daha azdır. Karafatma da besleyicidir, çayı barsaklara iyi gelir. Bu gerçekleri birçok memleketin halkı kavramış ama biz geç kalmışızdır.
Eninde sonunda tırtıllarla böcekler lokantalarımızın listelerinde belirdiklerinde başka şeyler de duyacağız:
- Özdemir ısrar etme: Ben böcek yemem!
- Canım sen karides yemiyor musun? Karides nedir? Böcek değil midir? Yengeç nedir? Deniz karafatmasıdır!
Ayşe’nin yüzü buruşacaktır:
- Keşke evde menemen yapıp yeseydik.
- Bugün sağlık programında dinlemedik mi? 100 gram çekirgede 20 gram protein varmış.
- Sen buyur ye istersen.. Başka ne var?
- Eşekarılı pilav..
- Yok ya..
- Eski Japonya İmparatoru Hirohito vardı ya.. O en çok bunu severmiş.
Dr. Özdemir Bey, eşini ilk defasında ikna edemeyebilecektir ama Ayşe Hanım, televizyon izlediğinde “Meksika’da kızartılmış çekirge yerlermiş, Filipinliler cırcırböceğine bayılırlarmış” gibi sözleri duydukça fikrini değiştirecektir.
Bu tartışmalar, kuşkusuz siyaset programlarına da taşacaktır:
- Bu ülkenin kendi solucanları duruken Meksika’dan mavi solucan getirmek ekonomimize darbedir. Bizimkiler ufaktır ama çok lezzetlidir. Ankara’da ilk milli yenilebilir böcek çiftliğimizi pek yakında açacağız inşallah!
Karıncalı çikolatalar çoluk çocuk arasında “in” olmaya başlayınca Ayşe Hanım, oğluna “Nasıl yiyorsun öyle şeyi” diye soracak, Çetin “Karıncanın tadı ekşice; hoşuma gidiyor” diye yanıtlayacaktır.
- Bunu yiyeceğine faydalı bir şey yesene.
- Anne, “karıncayiyen” diye bir hayvan yok mu? Sırf karınca yiyerek büyüyor, 2.5 metre uzunluğunda bir şey oluyorsa karıncaların çok besleyici olması gerekmez mi?
Eşi ve oğlu ne derse desin Ayşe Hanım böyle şeylerin yenmediği zamanlara yeniden kavuşmanın rüyalarını görecek, rüyalarını annesine anlatıp “Ne olur dua et de şu münasebetsizliklerden bir an önce kurtulalım” diyecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları