Selçuk Erez

Hepimiz Hırsızız!

23 Nisan 2015 Perşembe

Bin, belki de yüz bin yıl önce Transaksonya’da bir Satrap yaşardı. O zamanlar Aral Gölü’ne akan Amu Derya’ya Öküz Nehri denirdi. Transaksonya da, “Öküz’ün ötesi” anlamını taşırdı.
Transaksonya Satrap’ı çok tatlı, küçücük, bıcır bıcır bir şeydi: Çocuklarına bayılır, onlara filcikler, gergedancıklar hediye ederdi.
Ancak bu ülkede Satrap’ı sevmeyen, kıskanan, hakkında durmadan olumsuz söylentiler yayan, sloganlar üretip duvarlara yazan anarşistler de vardı.
Öyle bir zaman geldi ki bu söylentiler çoğalmaya başladı: “Hint’in, Çin’in parası yükselmekte, bizimki batmakta” diyorlardı. Satrap süzülüp erimekte, profilden bakıldığında giderek bir devekuşuna benzemekteydi.
Kentte iki ana cadde vardı: Kuzeyden güneye uzanan Satrap Caddesi ve bir de onu kesen Kurabiye Caddesi. Kurabiye, Satrap’ın kızının adıydı.
O sabah birdenbire bir kıyamet koptu: Kurabiye’den bir kalabalığın geldiğini görenler yine bir takım çapulcunun Satrapı yeren kötü sözler söyleyeceklerini sandılar. Kuşkusuz az sonra kolluk kuvvetleri gelecek bunları dağıtacaktı. Ancak beklenenin tam tersi oldu:
Binlerce insan ellerinde pankartlar, dillerinde Satrap’a olan sevgilerini anlatan şarkılar yürüyorlardı. “Maymuncuklar elimizde, uzun ip belimizde; biz gideriz soyguna hey soooyguuuna!” diyorlardı. “Gün gelecek-devran dönecek, polisler hırsıza hesap verecek!” de diyorlardı.
Kurabiye bu mitingi sarayın balkonundan izliyordu. Kalabalık yaklaşınca içeri koşup Satrap’a seslendi:
- Babacım, koş, bak ne oluyor?
- Yine o çapulcular mı?
- Hayır, hayır bu sefer seni çok sevenler!
Satrap, önce perdelerin arasından baktı; sonra balkona çıktı. Gözlerine, kulaklarına inanamadı: Kalabalık, “Hepimiz hırsızız!” diye slogan atıyordu. Şimdiye dek böyle bir şey duymamış olan Satrap, bu muazzam sevgi, bağlılık ve özdeşleşme gösterisi karşısında gözyaşlarını tutamadı, hüngür hüngür ağlamaya başladı.
- Hepimiz hırsızız!
- Hepimiz hırsızız!
Hükümet çığırganları, en iri hecin develerine tırmanmış, ellerindeki borularla gösteride söylenenleri kentin dört bir yanına iletmeye çalışıyorlardı.
Akşam saraya içişleri nazırı geldiğinde Satrap hâlâ ağlıyordu. Bu kalabalık gösterinin aslında düzmece ve düzenlemece olduğunu bilmediğinden daha saatlerce gözyaşı döktü.
İşin aslını bilen Kurabiye, babası bir an için odadan ayrıldığında nazırı kutladı:
- Bu kadar adamı toplamak için kaç para verdiniz?
- Pek çok!
- Nereden buldunuz?
- Piramitlerin ihalesini kazanan müteahhide ödettik.
- Yetti mi?
- Yetmedi: Libya’dan Yunanistan’a kaçak giderken topladığımız sığınmacıları da kattık kalabalığa.
- Çoğu zenci değil midir?
- Evet, onları da una buladık!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları