Selçuk Erez

Çevre gününü nasıl kutladık?

08 Haziran 2017 Perşembe

Geçen pazar Dünya Çevre günüydü: Biz bu günü, doğayı önemsemeden sanayileşerek, su kaynaklarını, tarımı gözden çıkaran projelerle tüketerek, termik santralların, nükleer santralların yol açtığı ve açabileceği tehlikeleri yok sayarak kutladık.
Edebiyatçılar, cennet tanımlamalarına uyan bir doğa sevgisini, özlemini dile getirirler: A. Gide, “Baharda toprağın kokusunu, tarlalarda otların çiçeklenişini, ırmağın üstünde tüten sabah sislerini, akşamları çayırlara sinen buğusunu içinde hissettiğini” anlatır.
Talan edilmemiş doğanın sadece baharda değil kış mevsiminde de yaşama neler kattığını (Behramoğlu’nun çevirisiyle) B. Pasternak güzel anlatır: “Kış harikalarıyla doldurmuştur / her yeri; uzakta görülen / kır evini ve kendi tepelerini..”
1950’de yitirdiğimiz Orhan Veli ise nasıl bir ortamda yaşamak istediğini “Gelse altın ışıklı bir yaz / Doldursa içimi../ Baygın kokusu iğdelerin / Konsa rüya dolu köşkümün / Çiçekli dalına serçeler / Renklerle çözülse geceler / Nar bahçelerinde geçse gün” dediği şiiriyle dile getirir.
Bilim insanları doğayı, çevreyi harcamanın eninde sonunda dünyada canlıların yok olmasına yol açabileceği konusunda bizi yıllardır uyarmaktadırlar. J. Hence, 2015’te The Guardian’da yayımlanmış bir yazısında bu olumsuz gidiş sürerse, karşılaşılacak felaketin bundan öncekilere benzemeyeceğini belirtmişti.
Çaresi?
İnsanlara bunu anlatmak, öğretmek..
Tabii, çevre, bilgisizlikten değil de kısa bir süre içinde avanta ve kâr sağlamak nedeniyle yok ediliyorsa bunun önlenmesi için demokrasiye ve ancak demokrasi içinde oluşabilecek etkin vatandaş muhalefetine ihtiyaç vardır.
Kutsal kitaplar bize yeryüzünde iyilikler yaparak yaşarsak öldükten sonra gideceğimiz yerin böyle zehirli dumanlara boğulmuş, doğası tüketilmiş, çayırları çöle çevrilmiş yerler değil, ağacı, çiçeği bol, rengârenk kuşlar cıvıldayan ortamlar olacağını anlatıyor.
Dinlerinin bütün olduğunu iddia edenler neden cenneti değil de cehennemi çağrıştıran bir yaşam sunarlar bize? Dinlerinin aslında öyle bütün olmadığından mı kaynaklanır bu tutum?
Dante’nin, İlahi Komedya’sında ölmüşler yargılanır, günahkârlar cehennemde cezalandırılır: Cezaların en kötüsü, maddiyata düşkünlükleri fazla olanlar ve har vurup harman savuranlar içindir: Bunlar cehennemde birbirleriyle sonsuza dek itişir kakışır, birbirlerine hakaret ederler. Dante’nin bu bölümü yazarken, zamanındaki dini çıkarına kullananları, din adamlarının paraya düşkünlüklerini DÜŞÜNDÜĞÜNÜ, onların bu şekilde cezalandırılmasını uygun gördüğünü söylerler.
Dante’den bu yana yedi yüz yıl geçti... Gelin de biz böylelerinin ilahi cezalara çarptırılmasını beklemektense bu hallerin demokratik bir ortamda düzeltilebileceğine olan inancımızı vurgulamayı yeğleyelim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları