Öztin Akgüç

Ne hakla

01 Temmuz 2020 Çarşamba

Uzun yıllar öncesi, yılını tam anımsıyamıyorum, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Almanya ile eleme maçı oynayacağız, yenersek finale kalacağız. Bu tür maçlar öncesi milli duygular coşar. Dualar, dilekler, beklentiler Almanya’yı eleyeceğimiz yönünde. Böyle bir ortamda Baba lakabıyla tanınan Gündüz Kılıç, tesisi, sporcu sayısı bizden daha fazla, eğitimli, disiplinli, geçmişi başarılarla dolu bir ülkeyi ne hakla yeneceğimizi sorguluyor. Önemli olan Almanya’yı rastlantısal olarak yenmek değil, tesis, sporcu sayısı, eğitim, disiplin düzeyi olarak Almanya’yı yenebilecek duruma gelmek. Maçta rastlantısal yengi gerçekleşmedi, Almanya yoluna devam etti. 

Ne hakla sorusunun yanıtını yaşamın her alanında aramalıyız. Adil düzen sağlama, kamu yönetiminde etkinlik, ekonomide sürekli başarı, eğitim düzeyinin yükselmesi ne hakla sorusunun nesnel yanıtına bağlıdır. Ne hakla bazı orunlara gelinmekte, unvanlar alınmakta, yetkiler kullanılmaktadır. Adalet, sözle gerçekleşmez haklı olmayı gerektirir. Romalı ünlü hukukçu Ulpianus, MÖ’den gelen adalet tanımında, herkesin hakkını alması adaletin temelidir. Kişilerin söylemleri, kendilerine bazı sıfatlar yakıştırmaları, belli çevrelerin övgüleri ödüllendirilmeleri, haklılığı, layık olmayı kanıtlamaz. “Şeyhin kerameti kendinden menkul”. “Şeyh uçmaz, müritleri uçurur” gibi atasözlerimiz, bu gerçeği özlü biçimde ifade etmektedir. Ziya Paşa’nın “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” veciz ifadesi de kişiler hakkında yanılgıya düşmeme konusunda bizi uyarır. Herhalde Erzincan deyişi olacak anneannemin “onun sözü hermanın tozu” söylemi de halk katında sözün pek de değerli olmadığını vurgular. 

Kişiler; edimleri, somut olarak yaptıkları, gerçekleştirdikleri, zaman ve mekân içindeki tutarlılıkları, davranış güdüleri hatta yapmadıkları ile değerlendirilmelidir. Hakça bir düzenin kurulması, ülkenin gelişmesi, ancak ayıklamanın, seleksiyonun iyiye doğru evrimi ile gerçekleşir. Ülkemizde ise ayıklama ehliyetsizliğe, liyakatsizliğe, adaletsizliğe hatta bilgisizliğe doğru ters yönlüdür. İngiliz maliyeci Tudor Gresham’ın XVI. yüzyılda ortaya koyduğu kendi adıyla anılan “kötü para iyi parayı dolanımdan kovar” kuramı, yalnız ekonomik alanda değil, toplumsal yaşantımızda da kötünün iyiyi dışlaması olarak geçerlidir. 

Yetenekleri, nitelikleri, bilgileri sınırlı, tutkuları ise akıl sınırını aşan kişiler, belli iç ve dış çevrelere, güçlü gördükleri kişilere tabasbusla, yaltaklanarak, yanaşarak, takıyye yaparak, biat ederek, övgü düzerek, kurulan ekiplere hiziplere katılarak hak etmedikleri orunlara gelmekte, unvanlar almakta, yetkiler kullanmaktadırlar. Bu şekilde tersine ayıklama, ülkemizde adaletsizliğin de ana kaynağıdır. Emperyal güçlerin ülkemizde etkili olması, F. Gülen hareketinin yaygınlaşması, hatta kök salması, kişilerin karakter zaaflarından, etik değerlere sahip olmamalarından kaynaklanmakta; bu karakterdeki kişiler belli orunlara getirilerek kumpas kurmada araç olarak kullanılmaktadır. 

Tersine ayıklama, negatif seleksiyon süreci, birleşik kaplar kanunu uyarınca, tüm kurum, kuruluş, örgütlerde sürmekte; seviye genelde, örgütün yöneticisine göre belirlenmektedir. Yönetici, ekibini kendine uyum sağlayacak şekilde belirlemekte, kuralcı uygulama yerine, keyfiliğe yönelmekte, karşıt görüşte olanları bir şekilde tasfiye etmekte, örgütün düzeyini sonuçta belirlemektedir. Yöneticiler, yeni ve yeniden yapılanma söylemleriyle kendilerini, kamuoyunda haklı göstermeye çalışmaktadırlar. Yeni sözcüğüyle çoğu kez üstü açık veya kapalı bir şekilde geçmiş eleştirilmekte hatta kötülenmekte, iyisini yapma umudunu örgütte, toplumda yaratmaktadırlar. Kendilerinde üstün yetenekler olduğu sanısına, vehimine kapılanlar, yeni ve yeniden yapılanma söylemiyle, kendileriyle yeni bir dönemin başladığına inanır, kamuoyunu da inandırmaya çalışırlar. Geçmişi tasfiye, dik duran yetenekli ve kişilikli olanları dışlama, yerleşik kuralları ve ilkeleri bozma, sonuçta başarısızlığı da getirmektedir. Yeni, devrimci bir niteliği varsa, iyiye yönelişe yol açıyorsa desteklenmelidir. 

Yeni söylemi, kişinin benmerkezci olmasından kaynaklanıyor, tutkularını yansıtıyor, abartılı sunuşlara, haksızlığa yol açıyorsa, başarısızlığı da beraberinde getirmektedir. 

Demokratik düzenin meşruiyeti hesap vermeye dayandığından, yöneticiler ne hakla sorusunu yasalara ve ilkelere dayanarak yanıtlamakla ve haklılığını kanıtlamakla sorumludur. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları