Rıza Sarraf, cumartesi günü ABD’de gözaltına alınmış. Pazartesi akşamı resmi kaynakların durumu ilan etmesiyle haberdar olduk. İlk iddianame de yayımlandı. Elbette işin ayrıntıları önümüzdeki günlerde didik didik edilecektir. Ancak ilk izlenim işin ciddi olduğu. Türkiye’de kesilen yargı sürecinde bahsi geçen Sarraf’a ait şirketler ABD’deki iddianamede de yer alıyor.
Davanın savcısı ise bir anda memleketimizde ünlü oldu. Preet Bharara’nın sosyal medya hesabı kısa bir zaman dilimi içinde on binlerce takipçi kazandı. Kendisine memleketimizin sosyal medya cehennemine hoş geldin diyoruz.
Hep beraber öğrendik ki savcı pek sıradan biri değil. Wall Street bankerlerine açtığı davalarla Times dergisine kapak olmuş. Birçok listede ABD’nin en önemli ilk 50 ya da 100 ismi arasında sıralanmış.
Yolsuzluk sebebiyle çok politikacının peşine düşmüş hatta aralarında hapse düşen pek mühim kişiler de var.
Daha da ilginci, Adalet Bakanı Eric Holder’ın istifasından sonra bakanlığa getirileceği konuşulmuş. Hillary Clinton’ın başkan seçilmesi ihtimalinde Adalet Bakanı olabileceği de yazılıp çiziliyor.
İran’a uygulanan ambargonun delinmesi hakkında kapsamlı ve önemli bir davanın savcısı hiç ama hiç hafif sıklet birine benzemiyor.
Ancak mesela bir Sabah gazetesi okurunun bunlardan haberi olamıyor çünkü gazete savcı Bharara’yı paralelci ilan etmekle meşgul. Hem de sahte fotoğraflarla.
Savcının suçla mücadelesi nedeniyle aldığı bir plaketle çekilmiş fotoğrafını almışlar, plaketin üzerine acemice cemaate yakın bir derneğin logosunu yerleştirmişler ve Sarraf’ı yakalayan savcı paralelci diye yayın yapıyorlar.
İktidar medyasının en ana-akım görünmeye çalışanının hali bu. Açıkça yalan haberle okurunu aptal yerine koyup kandıracak kadar büyük bir çaresizlik içinde.
İktidarın başı belada. Davanın muhtemel siyasi etkileri hesaplanarak açıldığı ortada. Savcının daha önceki performansı ve siyasi etkisi de dikkate alındığında çok çalkantılı günler geçirileceğini öngörmek kehanet değil.
Buna verilen ilk tepkilerin beceriksiz photoshop hileli fotoğraflarla yalan haber yapmak olması, iktidar çevrelerinin hazırlıksız yakalandığını gösteriyor.
Belki de daha kötüsü, hazırlıklarının bundan ibaret olduğunu.
Bugün televizyon ve yazılı medyada iktidarın ezici bir gücü var. Yalan ve çarpıtma tek taktikleri olabilir.
“Üst akıl”, “Faiz lobisi” diye ortaya karışık bir komplo teorisiyle bulandırılmış yalanlar silsilesiyle halkın haber alma hakkı yine hakarete uğrayacak gibi.
Bizim görevimiz olan biteni en sağlıklı şekilde aktarmaya çalışmak.
Yalanla iktidarlar kurulabilir ancak sürdürülemez.
İlk tepkinin ucuz bir photoshop olması ise insanın aklına suçluların telaşını getiriyor.