Özgür Mumcu

Rehine ve Takas

24 Eylül 2014 Çarşamba

Musul’da rehin alınanların IŞİD tarafından Türkiye’ye teslim edilmesi iyi ve mutlu bir haber. Ne iktidarın politikalarına karşı olmak ne de iktidar yanlılarının bu mutlu hadiseyi kazanılmış bir cephe savaşı gibi yansıtmaları bunu değiştirir. O sebeple bunu gerçekleştirenleri tebrik etmek gerekir.
Bu hak edilmiş tebriki ilettikten sonra, tebrik ettiklerimize bazı sorular da sormalıyız.
İnsan öldürmekten imtina etmeyen bu örgütü rehineleri teslim etmeye ikna edecek yetkinlikteki istihbarat birimleri rehin alınmayı nasıl önleyemedi?
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, başkonsolosu iki defa uyardığını, ancak uyarılarına kulak asılmadığını söyledi.
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi ise rehin alınmada sorumluluğu başkonsolosa yükledi. Selvi’ye göre defalarca uyarılmasına, hatta THY’nin tahliye için uçak göndermesine rağmen başkonsolos tehlikeyi umursamadı.
Bunları Selvi’nin rehineler hâlâ IŞİD’in elindeyken ve konu hakkında yayın yasağı sürerken aktardığını da not edelim.
Dışişleri Bakanlığı bir tahliye talimatı gönderdiyse bu talimata uyulmaması çok inandırıcı değil. Herhalde durumun soruşturulmasını beklemek kamuoyunun hakkıdır.
Bir rehin alma vakası var. Uyarılarda bulunduğunu iddia eden var, bu iddiaların göz ardı edildiğini ileri sürenler var. İstihbarat eksikliği mi, istihbaratın değerlendirilme hatası mı? Bu olanların bir sorumlusu var.
Bu işlerin doğasında tebrik edilmek kadar hesap verebilmek de var. En azından öyle olmalı.
Rehinelerin kurtarılması için yürütülen müzakereler ise netameli bir konu. Dünyada başına bu işin geldiği her devlet için öyle.
Lübnan’da Amerikalılar İran’a yakın bir örgüt tarafından rehin alındığında ABD, İsrail üzerinden İran’a silah satarak rehineleri kurtarmıştı. Tarihe İran-Contra skandalı olarak geçen bu anlaşma, İran’ın İsrail üzerinden ABD’ye ödediği paranın Nikaragua’daki antikomünist çetelere yardım için kullanılmasıyla büyük bir krize dönüşmüştü.
Türkiye’ye rehinelerin, tutuklu ya da hükümlü IŞİD militanlarının serbest bırakılması karşılığında teslim edildiği anlaşılıyor.
Bu İsrail’in sıklıkla başına gelen bir durum. En bilinen örneği, Hamas’ın rehin aldığı İsrail askeri Gilad Şalit karşılığında 1027 mahkûmun takas edilmesi.
İsrail daha önce de iki askerin cenazelerini alabilmek için Hizbullah’a 5 mahkûmu teslim etmişti.
Geçen mayıs ayında ABD, uzun yıllardır Taliban’ın elinde olan Bowe Berghdal’ı Guantanamo’da tutulan beş Taliban lideriyle takas etmişti.
ABD yönetimi takası, teslim edilenlerin terörist değil savaş esiri olmasıyla açıkladı. Zira ABD yönetiminin resmi görüşü terörist örgütlere fidye ödenmesini ya da onlarla mahkûm takası yapılmasını reddetmekte.
Buna karşın birçok Avrupa devletinin rehineler için fidye ödediği biliniyor.
İsrail’de kamuoyunda takas meselesine karşı ciddi bir tepki var. Özellikle çocuk öldürmüş bazı mahkûmların af ya da takas edilemeyeceğine dair bir kanun tasarısı İsrail Meclisi’nde.
Rehineler için fidye vermenin ya da mahkûm takası yapmanın örgütleri daha fazla kişiyi rehin almak için cesaretlendirdiği söyleniyor. Bir başka önemli mesele de insanların yakınlarını öldürenlerin takas edilmesine karşı çıkması.
İçinden kolaylıkla çıkılamayacak ahlaki bir ikilem söz konusu.
İsrail Yüksek Mahkemesi ise hükümetin takas yetkisine yapılan itirazları reddetmekte.
Zannederim takas MİT Kanunu’na yeni değişikliklerle getirilen şu hükme dayanıyor:
“Türk vatandaşları hariç olmak üzere, tutuklu veya hükümlü bulunanlar, milli güvenliğin veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Dışişleri Bakanının talebi üzerine, Adalet Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilir veya başka bir ülkede tutuklu ve hükümlü bulunanlar ile takas edilebilir.”
Ancak bu hükümde bir “ülkeye iadeden” bahsedildiği ve IŞİD devlet olarak tanınmadığı için bu dayanağın sağlamlığı tartışılır.
Son haberler Suriye’de Müslüman Kardeşler’e yakın bir örgütün elindeki IŞİD militanlarının takas edildiği ve Adalet Bakanlığı envanterinde bir eksiklik olmadığı yönünde. Bunun da Müslüman Kardeşler’in Katar’dan İstanbul’a gelmesi meselesiyle ne kadar irtibatlı olduğunu izlemek gerek.
Bölgedeki değişikliklere hazırlıksız yakalanan ve isabetsiz tercihler yapan Türkiye’yi buna benzer yeni tartışma konuları bekliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları