Özgür Mumcu

Postkapitalizm

15 Eylül 2016 Perşembe

Ceyda Karan, dünkü köşesinde dünyada ve özellikle Batı’da yükselen aşırı sağcı partilerden bahsetmiş. Uzunca bir süredir dünyanın gündeminde bu konu var. Toplumsal kutuplaşma sadece bize ait bir sorun değil. ABD’de şu aralar popüler olan Braindead adlı televizyon dizisinin, Amerikan toplum ve siyasetindeki kutuplaşmayı hicvetmesi boşuna değil.
Doğu Avrupa ülkeleri çoktan aşırı sağcı bir rotaya girdi. Önümüzdeki bir iki sene içinde gerçekleşecek seçimler sonucunda Avrupa’nın çoğu ülkesinin, benzer partiler tarafından yönetilmesi mümkün.
Rusya’nın ya da Türkiye’nin durumu da malum. Uzunca bir süredir yeni otoriter rejimler adı verilen ailenin içinde yer alıyoruz. Özetle, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi fikri darbe üzerine darbe almakta. Hele olur da ABD’de kasım ayında Donald Trump başkan seçilirse, bu gidişatın giderek hızlanacağını söylemek mümkün.
Neoliberal iktisadi sistem çöktü ve kendi üzerine kapaklanmak üzere. 2008 mali krizi sistemin bütün arızalarını gösterdi. O krizin etkilerinin de bugünkü aşırı sağa savrulmada büyük pay sahibi. Fukuyama’nın “tarihin sonu” tezinden pek bahseden kalmadı.
Her durumda, gelecek çok parlak değil.
Robot teknolojileri ve yapay zekâdaki gelişmeler sadece bilimkurgu filmlerini ilgilendirmiyor. Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, önümüzdeki on ila yirmi yıl içinde ABD’deki işlerin yaklaşık yarısının makineler tarafından yapılacağını ortaya koyuyor. Gelişen teknolojinin özellikle ulaşım, lojistik, büro hizmetleri ve üretim bandında çok kişiyi işsiz bırakacağı öngörülüyor.
İklim değişikliği de sadece birkaç çevrecinin şımarıklığı değil. Bugünkü enerji tüketimiyle devam edilirse büyük çevre felaketlerinin çok uzakta olmadığını onlarca bilimsel rapor ortaya koyuyor.
Bunun yanı sıra hızlı nüfus artışı, özellikle Sahra Altı Afrika ülkelerinde devasa bir yoğunluğa yol açacak. Bugün yaşanan mülteci krizi ileride yaşanacakların sadece çok küçük bir provası olarak kalabilir.
Müesses nizam insanlığın bu varoluşsal sorunlarının hiçbirine tatmin edici bir çözüm bulamamakta. Dolayısıyla kendini ihanete uğramış, dışlanmış hisseden kesimler sistem karşıtlığından nemalanan aşırı sağcı partilere yöneliyor. Gelgelelim, haliyle bu partilerin insanlığın geleceğine dair sunabileceği bir projeleri yok. İçe kapanmak ve her şeye düşmanlık etmekten başka bir siyaset yapma yöntemleri de mevcut değil. Yani, sorunları çözmek bir yana katlanarak artmalarına sebep olacakları muhakkak.
Felaket tellallığı peşinde değilim. Bahsettiklerim uzunca bir süredir hem bilim hem de siyaset çevrelerinde enine boyuna tartışılıyor. Yeni otoriter rejimler, robot ve yapay zekâ teknolojileri üzerine ve kapitalizmden çıkışı arayan çalışmalar son derece yaygınlaştı.
Ancak umut ışığı da var. Teknolojik gelişme var olan iktisadi sistemi, sürdürülebilir olan lehine yıkmak için kullanılabilir. Karbon enerjisi lobileri mağlup edilebilirse temiz enerji bir hayal değil. Bugünden geleceği kurmaya kafayı yoran postkapitalist bir anlayış entelektüel bir fantezi değil bir zorunluluk.
Biraz işin bu kısmına kafa yormakta sayısız fayda var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları