Özgür Mumcu

Namibya soykırımı

15 Haziran 2016 Çarşamba

Alman parlamentosunun 1915’te yaşananları soykırım olarak tanımasından sonra Erdoğan, Almanya’nın Holokost ve Namibya katliamlarıyla yüzleşmesini talep etti. AKP milletvekili Metin Külünk ise Namibya katliamının TBMM tarafından soykırım olarak tanınması için bir önerge vereceğini açıkladı.
Bu hamlelerin Almanya’yı etkilemesi pek güç. Almanya, Holokostla yüzleşme konusunda sorun yaşayan bir ülke değil. Yirminci yüzyılın başında sömürgeci Almanya’nın Namibya’da yaptığı katliamı Meclis’te soykırım diye tanımlamanın nasıl bir faydası olabilir?
Evvela, yasama organlarının hukuki bir tanımlamayı tarihteki katliamlar için kullanması kabul edilmiş olur. Ayrıca, Alman parlamentosunun kararından sonra aniden Namibya’yı hatırlamak da herhalde insani kaygılarla yapılan bir hareket olarak değerlendirilmeyecektir.
Doğru, Almanya, Namibya katliamını soykırım olarak tanımlayan bir düzenlemeyi kendi parlamentosunda kabul etmemiştir. Gelgelelim, mesele hakkındaki tartışma bizdeki 1915 tartışmalarıyla aynı tonda ilerlememekte. Kimse kimseyi kanı bozuklukla, soysuzlukla ya da vatan hainliğiyle suçlamıyor.
Öyle ki Alman parlamentosu başkanı Norbert Lammert, Namibya katliamının “bugünün uluslararası hukuk standartlarına göre bir soykırım olduğunu ve bir ırk savaşının neticesinde gerçekleştiğini” açıkça kabul etmiş. Dönemin kalkınma bakanı Heidemarie Wieczorek- Zeul, 2004 senesinde Namibya’ya yaptığı ziyarette katliam için özür dilemiş ve günümüzde katliamın soykırım teşkil edeceğini belirtmiş.
İşin bir de Birleşmiş Milletler boyutu var. Namibya katliamı ilk defa 1985 senesinde BM İnsan Haklarının Teşviki ve Korunması Alt Komisyonu’nun hazırlattığı Whitaker raporunda soykırım olarak değerlendirilmiş. Meclis’te Namibya soykırımı hakkında bir karar alınacaksa herhalde bu soykırımdan ilk defa bahsedilen uluslararası rapora da atıf yapılacak. Gelgelelim, aynı rapor başka birçok örneğin arasında Ermeni tehcirinde yaşananların da soykırım olduğu tespitinde bulunuyor.
Alman parlamentosunun bugüne dek Namibya katliamını soykırım olarak tanımaması elbette bir ikiyüzlülük. Ancak, Alman kamuoyunda hem de meclis başkanı ve bakan seviyesine varacak şekilde konu özgürce tartışılabiliyor. Bu bizde gün geçtikçe kaybolan bir durum.
İkinci olarak, Whitaker raporundan bu yana Namibya katliamı, Ermeni tehciriyle beraber anılıyor. İkisi de soykırım tanımı hukuka girmeden önce, 20. yüzyıl başında ve yakın arayla gerçekleşmiş. Yani sayın Erdoğan’ın ve sayın Külünk’ün çıkışları Almanya’yı sıkıştırmaya çalışırken Türkiye’yi sıkıştırabilir.
Bütün bunlar iç kamuoyuna yönelik kükreyişler. En nihayetinde Almanya’nın soykırım kararından sonra İncirlik’te Almanya’ya askeri tesis verilmesi konusunda mutabakat sağlandı.
Özgüvenli yönetimler hem tarihleriyle yüzleşir hem de bunu yapmak için ifade özgürlüğüne tam bir koruma sağlar. O vakit de hiçbir ülkenin aklından böyle kararlar almak geçmez.
Özgüvensiz yönetimler ise kompleks içerisinde bağırıp çağırdıktan sonra işte böyle muarızına askeri tesis hediye ediverir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları