Özgür Mumcu

Lahey meselesi

24 Ağustos 2017 Perşembe

Cumhuriyet’in MİT TIR’ları haberinin amacının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası mahkemelerde yargılanması olduğu söyleniyor. Bu sadece iktidar çevrelerinin ya da medyasının iddiası değil. CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu’nun 25 yıl hapis cezasına mahkûm edildiği kararın gerekçesinde de bu iddia yer alıyor. Şöyle demiş mahkeme: “Sanık Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinde yayımlanarak başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarda bulunan hükümeti, ‘MİT TIR’larıyla Suriye’deki terör örgütlerine silah yardımı yapılıyor’ algı operasyonuyla, uluslararası alanda Cumhurbaşkanı’nın savaş suçlusu olarak yargılanmasının önünü açmaktır.”
Siyasetçilerin ya da iktidar medyasının bu iddiayı gerçekmiş gibi sunmaları memleketimizdeki siyasetin düzeyi göz önünde bulundurulunca beklenmedik değil. Ancak bir yargı kararının somut hukuki temellere dayanması şart. Yoksa bir yargı kararından bahsetmek mümkün değil.
Sayın Erdoğan’ın ya da MİT başkanının Lahey’de yargılanması mümkün değil. Sebebi basit. Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi yok. Türkiye, mahkemenin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü’ne taraf değil. Bu durumda yargılama ancak BM Güvenlik Konseyi’nin kararıyla gerçekleşebilir.
Konsey’in daimi üyeleri ABD, Birleşik Krallık ve Fransa’nın bir NATO üyesi devletin cumhurbaşkanının yargılanması yönünde karar vermesi ihtimal dışındadır. Kaldı ki Suriye’ye silah ve cephane gönderilmesi konusunda ABD, Birleşik Krallık ve Fransa’nın da karnesi temiz değil. Bu konuda söz konusu devletlerin medyasında sayısız haber çıktı ve hiçbir gazeteci bu sebeple tutuklanmadı.
Özetle, Sayın Erdoğan’ın ya da bir başkasının Lahey’de yargılanacağı iddiasının hukuki bir tarafı bulunmamakta. Enis Berberoğlu’nu mahkûm eden kararda bu asılsız iddiaya yer verilmesi hukuken kabul edilebilir değil.
İktidarın kendilerine karşı bir “yargılama komplosu” varmış gibi davranması ya da muhalefetin böyle bir ihtimal varmış gibi davranması da içi boş bir tartışma.
Aynı Lozan Antlaşması’nın 1923’te sona ereceği gibi bir şehir efsanesi.
Memleketimiz öylesine bir türbülansa girmiş, bir kör dövüşünün ortasında kalmıştır ki, bir şehir efsanesi mahkeme kararlarında hukuki bir gerekçeymiş gibi yer almaktadır.
Hukuk devleti, hukuki öngörülebilirlik ilkesi yerle yeksandır. Adalet, hukuka değil dedikodulara dayanarak tesis edilmeye çalışılmakta. Türkiye’nin Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 113 devlet arasında 99. sırada olması boşuna değil.
Tekrar edelim. Kimsenin Lahey’de yargılanması ihtimali yok. Türkiye Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisini tanımıyor, devlet başkanlarının uluslararası dokunulmazlığı var ve BM Güvenlik Konseyi’nin yargılama kararı verme ihtimali yok.
Bu anlamsız tartışmanın son bulması gerek. Mahkeme kararlarında bu safsatanın yer alması ise Türkiye’de adaletin yerini siyasi intikama bıraktığı şüphesini güçlendirmekten başka bir işe yaramaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları