Özgür Mumcu

Kimimiz öldük

19 Eylül 2015 Cumartesi

Savaşa karar vermek en kolay iştir. Hele savaşan siz değilseniz. Hem getirisi de çoktur. Pek “erkek”, çok “kudretli” gözükürsünüz. Düşman vardır ezilmesi gereken. Gıkını çıkartan ya düşmandır ya hain.
Savaş iyi bir fırsattır. Olağanüstü zamanlardan geçildiğine insanları kolayca ikna edebilirsiniz. Olağanüstü zamanların olağanüstü tedbirleri gerektirdiğine de. Bir bakmışsınız olağanüstü kuvvetlenmişsiniz.
Savaş, safraları atıp tek başına iktidar zirvesine havalanmak için şahane bir araçtır. Savaşın ateşini iktidar balonuna püskürtebilirsiniz. Balon o ateşin ısısıyla genleşip gerilirken, balonun sepetinden aşağıda iyiden iyiye küçülen ahaliye nutuk üzerine nutuk atabilirsiniz.
Savaş pek kârlı bir iştir. Atılan kurşunun yerine yenisini almak gerekir. Kurşunları üretenler, kurşunları atanlara mahkûmdur. Müşteri velinimettir. Hem yıkılanı yeniden yapmak işinde kafasını kullanana çok fırsat vardır.
Savaş en sakin en sağduyu sahibi olanların bile kanını kaynatır. Kimi zaferden pay almaya bakar kimi kahramanlıkların içine kaynayarak ruhunu pekiştirir. Bazısı korkar, bu kargaşa bitsin diye savaşa göz yumar.
Savaşın halka bir faydası yoktur ama savaş kendini halka sevdirmenin bir yolunu bulur.
En güzel savaş şiirleri yazanlar, en yürek coşturan marşları besteleyenler savaş meydanı görmemişlerden çıkar. Çocukları yaşında gençler öldürülürken savaşın kaçınılmazlığından bahsedenler korunaklı evlerinde huzurludur.
Eski hikâye, “kimimiz ölür, kimimiz nutuk söyler”.
Savaş mı var işin kolay.
“Birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacımız olan bugünlerde”
“Etle tırnak” ve elbette “bayrak”.
Silahların susması oy getirecekse silahlar sussun, silahların konuşması oy getirecekse silahlar konuşsun.
Silahlar susarken “demokrasi olmadan barış gelmez” diyeni “barış düşmanı” ilan etmek de,
Silahlar konuştuğunda itiraz edeni “vatan haini” ilan etmek de kolaydır. Pek mümkündür ve işe de yarar.
“Barışın teminatı çoğulcu demokrasidir” dendikçe hayır “barışın teminatı iki adamın iradesidir” dendi.
Koskoca bir toplumsal barış projesi şahısların iyi niyeti ve kaprislerine bırakılınca savaş nasıl engellensin?
Masayı kurar, masayı dağıtır, masayı kırar, masayı bir daha yapar. Zira mevzu masa değil koltuk meselesidir.
Masa koltuğa hizmet ediyorsa kurulur, etmiyorsa bozulur.
Öyle işte.
Barışın nasıl gelmeyeceğini gördük. Şimdi barışın nasıl geleceğini düşünmek zamanı.
Şahısların kişisel ajandasına bağlanan sürecin sonunu gördük.
Şeffaf, katılımcı ve kurumsallaşmış bir barış projesine ihtiyaç var. Sürecin iki tarafındaki sahtekârların oyununu ancak bu bozar.
Yoksa “kimimiz ölmeye, kimimiz de nutuk söylemeye” devam eder.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları