Özgür Mumcu

Gidiyor bu çocuklar

14 Ekim 2015 Çarşamba

Ankara’daki katliamın ilk görüntülerinde gençlerin halay çektiği görülüyor. Hep bir ağızdan “Bu meydan, kanlı meydan” derken ilk bomba patlıyor.
Ruhi Su’nun Kanlı Pazar sonrasında bestelediği türküyle büyük bir katliama tanıklık yapacaklarını bilemeden halaya durmuşlar.
Ne diyor o türkü:
“Ellerinde pankartlar/ Gidiyor bu çocuklar/ Kalkın ayağa kalkın /Gidiyor bu çocuklar.”
1 Mayıs 1977 katliamından sonra yine bir Ruhi Su türküsü:
“Sabahın bir sahibi var/ Sorarlar bir gün sorarlar”...
1 Mayıs 1977 katliamından iki hafta sonra doğmuşum. Demek ki hayatım boyunca bu memlekette hiçbir şey değişmemiş.
1969’da da, 1977’de de, 2015’te de yine ellerinde pankartlar, gidiyor bu çocuklar.
Yine aynı çevreler “kendileri yapmıştır” diye ölenleri suçluyor.
İktidarın bir televizyon kanalında Ruhi Su’nun türküsü canlı bombaya verilmiş bir talimat mıydı diye ciddi ciddi haber yapılıyor mesela.
O iktidar kanallarında şu haberler yapılmıyor ama:
Şehrin göbeğindeki HDP genel merkezi nasıl bir gecede iki defa basıldı ve giriş katı ateşe verilebildi?
HDP Diyarbakır mitinginde bombayı koyan Orhan Gönder “terör nitelikli şahıs” olarak aranırken saldırıdan bir gün önce nasıl sakınmadan otelde kalabildi. Otelde, “asker kaçağı” diye kimlik denetimine yakalanmasına rağmen nasıl serbest bırakılarak ertesi gün miting alanına bomba koyabildi?
Suruç katliamını gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz kendini patlatmaya üzerinde nüfus kâğıdıyla gelmese tespit edilebilecek miydi?
Adıyaman, İslam Çay Ocağı’ndan arkadaş olan Orhan Gönder ve Abdurrahman Alagöz bu rahatlığı neye borçlu?
Peki, intihar bombacısı olacağını söyleyen ve teknik takibe yakalanan Özlem Yılmaz? Gözaltına alındıktan sonra, psikolojik muayene için hastaneye sevk edildikten sonra neden hastaneye ailesine teslim edin talimatı verildi? Hadi bu yapıldı. Bir ay sonra neden Emniyet Genel Müdürlüğü fotoğrafını IŞİD intihar bombacısı diye bütün illere faksla geçti?
Âleme nizam getireceği iddiasındaki bu iktidar üst üste nasıl bu kadar çok hata yapar?
Bir cihatçı otoyoluna çevrilen sınırdaki geçişkenliğin bu sonuçları nasıl öngörülemez?
Bu memleket nasıl intihar bombacılarının iki-üç ayda bir kitlesel katliam yapabildiği bir yere dönüşür?
Öldürülenlerden birinin bile cenaze törenine gidemeyen bir iktidar.
Katliam yerine ancak yabancı büyükelçilerden sonra karanfil bırakabilen bir Başbakan.
Herhalde konuşmak için muhtarlarını bekleyen bir Cumhurbaşkanı.
Güvenlik açığı yok diyebilen bir İçişleri Bakanı.
Her türlü etnik, dini ve siyasi fay hattı yarılmış bir toplum.
Diyarbakır’ı neden engelleyemediniz?
Suruç’u neden engelleyemediniz?
Ankara’yı neden engelleyemediniz?
Bu memleket, Adıyaman’daki bir çay ocağında toplanmış üç beyni yıkanmışın kasıp kavuracağı bir memleket midir?
Öyleyse zaten geçmiş olsun.
Değilse bu katliamların arkasındaki güçleri ortaya çıkaramayanlar hesabını verene kadar gün yüzü yok demektir.
Barış için kol kola girmişken hayatları ellerinden alınmış o insanlara borcumuz var.
Bu katliam dalgasının ortaya çıkarılması şart. İktidarda hâlâ asgari sağduyu sahibi olanlar varsa onlar da biliyor. Bu katliam dalgaları onlar da dahil hepimizi götürür.
Siyasi tarihimiz ortada.
Bu defa iş sadece sınırlarımız içinde kalmama riskini de barındırıyor. Felakete gidişatı ancak somut gerçek durdurur.
Katliamları yapanlar bütün yapısıyla ortaya çıkarılmalı ve bunlara göz yumup onlarla işbirliğinde olanlar hesap vermeli.
Bunun başka çaresi yoktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları