Özgür Mumcu

Bugün Aslında Dündü

26 Kasım 2014 Çarşamba

Bizde “Bugün Aslında Dündü” adıyla vizyona giren 1993 tarihli Groundhog Day filminde kahramanımız hep aynı güne uyanır. Hep 2 Şubat günündedir. Memleketimizde de benzer bir hal var.
Mesela Erdoğan’ın hem yurtiçinde hem de yurtdışında pek ses getiren şu fıtrat açıklaması. Cumhurbaşkanı’nın kadın-erkek eşitliğine inanmadığı bir sır değil. Kadın ve erkeğin bünyesinin farklı olduğunu, dolayısıyla iki cinsin eşit olamayacaklarını düşünen biri. Harem selamlık bir eşitlik ve adalet anlayışı var:
“Şimdi burada bazen erkek kadın eşitliği diyorlar. Kadın kadına eşitlik doğru olandır, erkek erkeğe eşitlik doğru olandır.”
Ayşe Fatma ile eşit olsun; Ahmet de, Mehmet de, herkes kendi arasında eşit olsun.
Fakat işte “Bugün Aslında Dündü” filmindeki kahramanı anlamak mümkün. Zira Erdoğan’ın bu eşitlik ve aynılığı anlamayan arkaik açıklamaları hakkındayazı yazmak bunaltıcı. Öyle; çünkü o yazıyı zaten yazmıştım. Birçok kişi yazmıştı. 2010 senesinde o vakit başbakan olan Erdoğan şöyle demişti: “Kadın kadındır, erkek erkektir. Bunların eşit olması mümkün mü? Bunlar birbirinin tamamlayıcısıdır.”
Hatta Erdoğan o dönem Uluslararası Kadın Buluşması’nda açılış konuşması yaparken bazı kadınlar “Eşit değilsiniz dendikçe daha çok üzülüyoruz” diye pankart açmışlardı. Korumalar pankartları yırtıp kadınları yaka paça dışarı atmış, salondaki diğer kadınlar ise neden belli değil “Vatan bölünmez, şehitler ölmez” diyerek eylemci kadınlara tepkilerini göstermişti.
Erdoğan’ın annesinin ayağının altını öpme hikâyesini de en az üç defa dinledim.
Daha evvel Erdoğan’ın kadın-erkek eşitliği hakkında söyledikleri ne ülkede ne de yurtdışında bugünkü kadar yankı bulmuştu. Bunda elbette Cumhurbaşkanı’nın artık tuhaf açıklamalarını seriye bağlaması ve özellikle yurtdışında giderek bir eğlence fenomenine dönüşmesinin payı büyük.
Fakat değişen bir şey yok. Hâlâ aynı gündeyiz.
Peki, bu Kolomb ve fıtrat sözleri gündem değiştirmek için mi? Genel kanı öyle. Kendisi de gündem belirlemekle gurur duyduğunu daha önce ifade etmişti. Gündemi değiştirmek işine geliyordur. Ancak bunların Erdoğan’ın gerçek gündemi olması ihtimali de mevcut.
Kolomb da, kadın-erkek meselesi de, hatta kürtaj ve sezaryen tartışmaları da Erdoğan’ın gerçek gündemi. Bir defa konular hep bir şekilde dine bağlanıyor. Böylece itiraz edenlerin dolaylı olarak İslamla meselesi olduğu fikri aşılanıyor. Tabanı elde tutmak ve en sevdiği kamplaşmayı derinleştirmek için iyi bir fırsat.
Bunun dışında bence samimiyetle söylediklerine inanıyor. Aklındaki toplum hayalinde bu söylediklerinin hepsi var. Seneler boyunca o konularda ısrar etmesi, işi bir açıklamayla bırakmayıp devamını getirip ısrar etmesi de bunu gösteriyor. Bir anlamda kamuoyunu ileriki hamlelerine hazırlıyor.
Kürtaj ve sezaryenin yasaklandığı ya da çok kısıtlandığı, kadının toplumdaki rolünün annelikle belirlendiği ve ders kitaplarında Amerika’yı Müslüman ecdadımızın nasıl keşfettiğinin anlatıldığı bir memleket Erdoğan’ın hayalindeki Türkiye.
O sebeple daha böyle çok konuşur. Giderek söyledikleri tuhaf değil olağan gelmeye başlar. Söylediklerine tepki gösterenler de dine karşı ve topluma yabancı diye damgalanır. Yurtdışından gelen eleştiriler de yabancı bir komplonun sonucu diye aktarılır.
Hem sıkıştıkça gündem değişir, hem nihai gündeme kamuoyu alıştırılır hem de oy tabanı şekillendirilip sağlamlaştırılır.
Siyasal ideolojisini “hayat tarzı politikalarıyla” ustaca bağdaştırıp kullanan biri Erdoğan. İşte tam da bu sebeple hep aynı günü yaşatsa bile itirazı hiç azaltmamak gerek. Fakat Erdoğan’ın bu söylemini kırmanın yolları bulunmazsa çemberi kırıp yeni bir güne başlamak zor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları