Özgür Mumcu

Bırakın Terlesin

09 Şubat 2015 Pazartesi

Oturan değil koşan bir cumhurbaşkanı. Terleyen bir cumhurbaşkanı. Bunu vaat etti. Seçildi. Şimdi de koşuyor ve terliyor. Fakat nasıl koşup terleyeceğinin anayasal çizgileri henüz belirsiz. Belli ki bu belirsizlik sinirleri bozuyor. Bir şeyler deniyor.
Oyuncak askerler bundan.
Sarayda caka satmak bundan.
Meydanlarda her gün başka bir nara atmak bundan.
Tarafsız kalamayacağını baştan söyledi. İstediği kadar yemin etmiş olsun. Koşup terleyecek. Tarafsız tarafsız koşturacak hali yok. Bir fikri var. O fikrin peşinde koşacak. O fikrin ipucu AKP’nin seçim beyannamesinde yer alacağı söylenen “kutsal dava”da.
İlahi bir görevi üstlendiklerini zannedenler duramazlar. O “ilahi görev”, o “kutsal dava” artık bir varoluş meselesidir. Eh ister istemez de buna engel olmak isteyenler muhalif değil haindir. Hayat basittir. Bir yanda davanın erleri, diğer yanda düşman kuvvetleri.
Bu aynı zamanda bir fikrin iflasının da ilanı. Yaşanan uzun bir iflas süreci. Tükenen fikir ve imkânların sert kayasına çarpanların yaşadığı şokun hezeyanları.
Telaş bundan, hoyratlık bu sebeple.
Paniğe kapılınca cenin pozisyonuna geçildi. Cenin pozisyonuna geçince de kendini en çok rahatlatacak kavramlara sarıldı. Zamanında milli görüş gömleği bir cesaret çıkartılmıştı. Hava cereyan yaptı, bedenler ürperdi. Daha da sıkı dokunmuş kumaştan bu defa milli görüş kaftanına bürünüldü.
Gelgelelim dikişler zayıf, terzi beceriksiz. Kaftan ayaklara dolanmakta. En ufak esintide içi hava dolarken, bazen de fena sıcak bastırmakta.
Kaftanı çıkartamazsın, üşümek zorlu iş. Sıkı sıkı sarılmazsan üzerine tam oturmuyor.
O gömlek neden çıkmıştı, o kaftan neden giyildi?
Sorulara cevap arayınca hayat karmaşıklaşıyor. O zaman basit düşünelim.
Kutsal bir davam var. Beni engellemek isteyen hainler var. Her şeyi doğru yapıyorum, her zaman haklıyım.
Koşayım, terleyeyim. Hep konuşayım. Susarsak düşeriz.
400 milletvekiliyle gümbür gümbür. Güçlü gelecek. Birlik beraberlik. Başkanlık. Milli irade. Büyük Türkiye.
Konuştukça içler soğuyacak, neden çıkartılıp neden giyildiğiyle yüzleşilemeyen kıyafetlerin şekilsizliği saklanacak.
Uzun sürecek olsa da iflas iflastır. Bunu ne “kutsal dava” kurtarır ne merdivenlere dizilen oyuncak askerler.
Başkanlık gelse de gelmese de. 400 milletvekili olsa da olmasa da. Artık yönetemediğini fark etmenin acısı başka şeye benzemez.
O kendi kendine şahsileştirdiği kriziyle baş ededursun. Sonrasını düşünüp planlamanın vaktidir. O arada kötüsünden bir müsamere izleyeceğiz. Kitsch’in de kendine göre bir zevki vardır. Sabredip zevkini çıkarmakta fayda var.
Bırakın koşsun, bırakın terlesin.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları