Özdemir İnce

Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur

18 Ekim 2024 Cuma

Ama “Kürtçülük sorunu” vardır. Türkiye’nin bir Kürt sorunu olduğunu dünyaya ilan edenler bu sorun ve sorunların ne olduğunu söylemediler. Söylemelerini yıllardır bekliyorum. Bu konuda benim “Türkiye’nin Sırat Köprüsü Açılım Masalı” (Tekin Yayınları, 2015) adlı bir kitabım vardır. Kürt sorununun tarihsel boyutlarıyla tartışıldığı bir kitap. Kürt sorununu inatla iddia edenler bu sorunların ne olduğunu bir türlü açıklamıyorlar. Bağımsız devlet mi, federasyon mu, yoksa özerklik mi? Sorun denen şey bu üç seçenekten biri olmak zorundadır. Ağızlarında gevelemeyecekler, harbi söyleyecekler ama susuyorlar.

Bu konuda koskoca bir kitap yazdım. Bunlardan 14 Ağustos 2005 günü Hürriyet gazetesinden yayımlanan bir yazımı okumanıza sunuyorum. Gerekirse başkalarını da yayımlayacağım.

‘KÜRT SORUNU’ NE DEMEK?

Başbakan, aksini ileri sürse de “Türkiye’nin bir Kürt sorunu vardır” diyerek PKK’yi meşrulaştırmış ve onu kendini Kürt sayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının temsilcisi yapmıştır. Böylelikle ciddi bir devlet adamı niteliklerinden yoksun bulunduğunu kanıtlamıştır. Başbakan eğer İslami sözcük, kavram ve deyimlere gösterdiği dikkat ve özeni politik bağlamda da kullansaydı şifreleşen konuşmalarını çözümlemek, yorumlamak zorunda kalmazdık.

Evet, başbakan, demokratik ve ekonomik önlemlerle çözümlemek vaadinde bulunduğu Kürt sorunu ile neyi işaret etmektedir? Başbakanın Kürt sorunu olarak tanımladığı sorunun kapsayıp içerdiği başlıklar neler olabilir?

1- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Kürt olanları ile olmayanları arasında ciddi bir siyasal ve ekonomik eşitsizlik mi vardır; Kürt sorunu içinde yer alan insanların seçme ve seçilme hakkı mı yoktur? Başbakanın “Kürt sorunu” demesi bu konularda kuşku yaratır. DEHAP’ın yüzde 10’luk seçim barajından yakınması Kürt sorunu değil Türkiye’nin sorunudur.

2- Türkiye, özel olarak Kürt sorunu için mi daha da demokratikleşecektir?

3- Devletin küçülmesinden, özelleştirmelerden yana olan başbakan ve özel girişim kuruluşları bölgeye neden özel muamele istemektedir? Bu anlayış içinde olanlar hangi hak ve yetki ile özel teşebbüsü yatırım için zorlayacaktır?

Başbakan R.T. Erdoğan demeç, konuşma ve vaatlerini alkışlayanların konuşmalarını çok iyi anlamalı ve yorumlamalıdır:

1- “Silahların koşulsuz olarak susması, silahlı eylemlerin ve operasyonların durması gerekmektedir.” (Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir)

Belediye başkanı Osman Baydemir, Cumhuriyetin silahlı kuvvetlerinin terörist PKK’ye karşı yaptığı operasyonları koşulsuz olarak durdurmasını istemektedir. Ben böyle anlıyorum, başbakan nasıl anlamaktadır?

2- “Erdoğan’ın sözleri Cumhuriyet tarihinde geleneksel devlet politikasındaki ezberi bozmuştur.” (DEP eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’ın yazılı açıklamaları.)

Eski DEP milletvekilleri devlet ile hükümeti karşı karşıya getirmek istemektedirler. Ben böyle yorumluyorum. Başbakan nasıl yorumluyor?

3- Erdoğan’ın “Kürt sorunu” ifadesini dikkat çekici bulan bir AB büyükelçisi “İdeolojik saplandılar sorunların çözümüne izin vermez. Mesajlar sembolik olmasın, arkasından siyasi açılımlar gelsin” diyor.

“İdeolojik saplantıları”, “Cumhuriyet devletinin ideolojik saplantıları” olarak yorumluyorum. “Siyasi açılımlar” da “PKK ile müzakere masasına oturulsun” anlamına gelmektedir.

Bu yorum ve talepleri başbakanın konuşması ilham etti. Sorumluluğunun farkında mı?

***

R.T. Erdoğan başbakanken de şimdiki unvanıyla da Kürt sorununa Kürt kökenli vatandaşlarımızı tavlamaktan başka bir amacı yok! Yakından tanıdığım Kürt kökenli vatandaşlarımız, Diyarbakır plakalı taşıtlara trafik polislerin zalimce davrandıklarını iddia ediyorlar. Bu iddiaların doğru olduğuna inanıyorum. Örneğin valiliklere, kaymakamlıklara, bürokrasinin yüksek kademelerine atanıyorlar mı? Kürt kökenli diplomat var mı? Bu türden atamalarda ayrımcılık yapılıyor mu? Mülakatlarda adaylara ayrımcılık yapılıyor mu?

R.T. Erdoğan ayrılıkçılarla, federasyoncularla, özerklikçilerle üniter bir devletin cumhurbaşkanı olarak görüşebilecek mi? Üniter bir devlette devletin resmi dilinin dışında bir başka bir dilde öğretim yapılamayacağını biliyor mu, bilmiyor mu? Uluslararası yasalar devletin resmi dili dışında bir başka dilin eğitim-öğretim yapılmasına izin vermediğini biliyor mu? Kesinlikle bilmiyor! “Açılım”dan ne anlıyor? Bir vatandaş olarak bu temel ilkeler karşısında nasıl davranacağını merak ediyorum!

***

Avrupa Birliği’nin “Türkiye İçin Katılım Ortaklığı” metnini devlet de hükümet de vatandaş hazretleri de çok iyi anlamak zorundadır. Ne diyor söz konusu belge?

“Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm -eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere- kaldırılmalıdır.” (“Ensure cultural diversity and guarantee cultural rights for all citizens irrespective of their origin. Any legal provisions preventing the enjoyment of these rights should be abolished, including in field of education.”)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları