Özdemir İnce

İtalya krizini kim çözdü?

02 Ocak 2022 Pazar

Şimdi Paris’te yaşayan ekonomist, yazar, öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Mortan (d. 1951, İzmir), Ülker İnce’nin İzmir’den öğrencisidir. Ortaöğretimden. Ülker’e yayımlanan ya da yayımlanacak olan bazı yazılarını gönderir. Ülker, çok ilginç bulduğu birini bana aktardı. Yazının adı “İtalya krizini nasıl çözdü”. Bence de okunması gereken bir yazı. 2022’de ülkemizi krizler bekliyor. Bakarsınız ilham verir.

***

İtalya, krizler ve sonuç vermez koalisyonlar ülkesi olarak bilinir.

Bunlar şimdi geride kaldı...

Nasıl?

Bu yılın şubat ayıydı, İtalya olağan krizlerinin birini yaşıyordu.

Görünürde de bir çıkış yolu yoktu...

İtalya Cumhurbaşkanı, Avrupa Merkez Bankası Başkanlığı’nı yeni tamamlamış olan Mario Draghi’yi “bağımsız başbakan olmaya” ikna etti. Draghi, İtalya için bir olmazı gerçekleştirdi, ideolojik anlamda en sağdan en sola dek uzanan dört partili bir hükümeti 13 Şubat’ta kurdu. Sonra bunu “tıkır tıkır” işletti. 

Çözümün sacayağı şunlar:

1- Draghi’nin kimliği: Başbakan Draghi’nin insanın içini ılıtan bir özgeçmişi var. Eğitimi parlak, doktorası MIT’den. Tez babaları Solow ve Modigliani Nobel ödüllü. Avrupa Merkez Bankası Başkanı iken uyguladığı kriz yönetimi AB üyesi ülkelere parmak ısırttı.

Kendisini “liberal sosyalist” olarak tanımlıyor. Bunu siz Türkçeye “Piyasaya yerinde ve zamanında müdahale etmezsen kuyruğuna teneke takar, seni kepaze eder” şeklinde çevirebilirsiniz. Koşuluydu, başbakanlık görevini “maaş almadan” yapıyor.  

Kurduğu “teknokrat hükümeti” sonrası ilk demeci: “Yeniden yapılanma yaşanacak ve bu süreç 2. savaş sonrası gibi sancılı olacak ama yapılacak.” “Bedeli ne olursa olsun” (whatever it takes) zaten onun sözü, bu nedenle “Süper Mario” olarak anılıyor.   

2- Hukukun üstünlüğü: Draghi hükümetinin ilk işi yargıyı göreve davet etmek oldu, özellikle mafya dünyasıyla mücadele ödünsüz sürdürüldü. Berlusconi döneminde herkes bir yerin adamı iken o “bir yerler” aslına, devletin adamına dönüştü. Hak ihlali soruşturmalarında süre asgariye indi. Rüşvet ile mücadelede insanlar mahkûm olmaya başlayınca kamu yönetiminin etkinliği arttı.      

3- Reformlarda kararlılık: Emeklilik yaşını 62’den 64’e yükseltince genel grev tehdidi geldi. Draghi hiç tınmadı, koalisyon partileri de arkasında durdu. Geçmiş popülist hükümet döneminde “herkese temel gelir”* vaadi vardı ama ortada bir para yoktu. “Bunu yapamayız!” dedi ve işsizlik parasını iyileştirdi.   

İş bundan ibaret değil: Sacayak işleyince “ülke morali” yerine geliyor. İtalya’nın bu yıl futbol, voleybol ve atletizmde dünya genelindeki başarıları bir tesadüf olmasa gerek. 

“Ülke notu” yükseliyor: Şanghay-Guangzhou hızlı tren ihalesini İtalya aldı. 500 büyük dünya şirketine 9 şirketi girdi, dolar milyoneri sayısı 1.4 milyona yükseldi.   

Sonuç ne? 

60 milyon nüfuslu İtalya, OECD’nin son raporuyla bu yılı (artık) 2.1 trilyon dolarlık bir ekonomiyle kapatacak. Büyümesi bu yıl bir AB rekoru, yüzde 6.2. Enflasyon yok gibi, yüzde 1.8. İtalya, dünyanın (yeniden) 8. büyük ekonomisi ve 632 milyar dolarlık ihracatı ve (artık) dış ticaret  fazlası var. İstihdam (yeniden) artıyor ve verimlilik OECD ortalamasından (sadece) yüzde 17 daha az.  

Ders çıkarmak istiyorum: Önce niyet, sonra program, en sonunda irade (erk) bir araya gelince çözülmeyecek siyasal buhran yok. Draghi gibi birleştirici bir isim (kuşkusuz) bu oydaşmayı kolaylaştırıyor. Safsatalara (popülizm) yer olmayacak, reform programı ise halkı inandırarak uygulanacak.

İtalya, 2 Şubat’ta cumhurbaşkanı seçecek. 24 Eylül 2022’de de genel seçim var. 

Ama hayret, kimse bir krizden söz etmiyor, “Ne olacak?” demiyor.

Dahası, 24 Eylül 2022 seçimlerinde parlamentonun koltukları üçte bir azalıyor. Bu ise ciddi sayıda parlamenterin “emeklilik hakkı” kazanmaması anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı adayı 85’lik S. Berlusconi, “Seçimi erteler, ben de emekliliğinizi sağlarım” vaadi yaptı. M. Draghi ise “Böyle bir şey olmaz, her şey takviminde işleyecek” dedi.

Gelin işin adını koyalım: 

Sizce seçim, bu iki isim arasında mı, yoksa “demokrasi” ile “ilacı kezzap olan bir popülizm” ikileminde mi?       


* Dünya temel gelir ağı BIEN’nin kurucusu olan Guy Standing, Temel Gelir başlıklı Tellekt Yayınları’ndan Türkçemize Ceren Demirdöğdü’nün kazandırdığı başucu eserinde “temel geliri” önce bir pilot uygulama konusu yapmayı, sonra ülke geneline yaymayı öneriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları