Özdemir İnce

Hırsızlık yarışması 1

26 Mayıs 2023 Cuma

Dünya Güzellik Yarışması benzeri bir “Hırsızlık Şampiyonası” düzenlenseydi, ben de jüri üyesi olsaydım, oyumu kasa hırsızlığına verirdim. Hele hırsız tek başına çalışıyorsa, bu tür hırsızlık kahramanlık bile sayılabilir.

Kasanın çağın teknik donanımlarıyla korunduğunu düşünün: Türlü elektronik hileler, şifreler, kodlar, tuzaklar, lazer ışınları, bubi tuzaklarıyla dolu alarm düzenleri... Belki de silahlı korumalar...

Düz duvarlara, elektrik verilmiş pencerelere tırmanacaksın, zırhlı kapılar aşacaksın; belki canavar koruma köpekleri bile vardır.

Bu türden bir kasa hırsızlığı cesaretin dışında engin imgelem gücü, derin ve geniş boyutlu bir zekâ, granit sabır, örümcek dikkati, ceylan hızı ve Vivaldi dehası ister.

Hele hırsızın hedef seçtiği kasa Afrika’nın yoksul topraklarında kanlı elmas madenleri işleten bir şirketin kasası ise Güney Amerika’da uyuşturucu üreten bir mafya örgütünün kasası ise... Böyle bir soygun şiirsel bir mutluluk verir vicdan sahibi insana.

Benim sözünü ettiğim sinema hırsızlığı değil, her türlü kurgudan (fiction) uzak, çıplak hırsızlık. Bu türden hırsızlık güzel sanatların çalışma alanlarından birine, dahası hepsine girebilir. Biraz zihinsel çabayla, sözünü ettiğim hırsızlık türünde eleştirel özellikler bile bulabiliriz. Örneğin Derrida’nın yapıbozumcu (déconstructif) anlayışının tipik özelliklerine bile sahiptir. Özenle hazırlanmış bir yapının bozulması, bozarken, bozulurken yeniden kurulması söz konusu. Kasa hırsızlığının dilbilim bağlamında bir “üstdil” olabileceğini ileri sürersem, lütfen abarttığımı, bu tür hırsızlığı idealize ettiğimi düşünmeyin.

Hırsız olsaydım, tek başına çalışan bir kasa hırsızı olmak isterdim. İlkin, kasa hırsızının işlediği suç örgütlü suçlar sınıfına girmez. Böyle olsa da yakalanma durumunda, cezası yüksektir. Örgütlü suçların cezalarının hesaplanması çok karmaşıktır, zamlar, iskontolar vardır. Kasa hırsızlığı bireyseldir, cezalandırılırken bireyselliğin etik ve estetik yanları da değerlendirilebilir.

Bir şaire, bir romancıya, bir ressama en çok kasa hırsızlığı yaraşır. İşin içinde yapıcılık ve bozuculuk vardır. Kasa hırsızı bir şair gibi yapayalnızdır. Hiçbir koruyucusu yoktur. Çaldığı elmasları otorite sınıfından biriyle paylaştığı anda, yani rüşvet verdiği anda bütün gizemini yitirir, sıradanlaşır.

Kasa hırsızının sevgilisi onun ne iş yaptığını bilmez. Daha doğrusu, mesleğin estetik zorunlulukları gereği bilmemesi gerekir. Yoksa elini süremez ona. Dışarıdan bakınca, ikiyüzlülük gibi gelir ama değildir. Çünkü gizlenme bir tür ön eleştiri, kendi kendini cezalandırma sayılabilir. 

Kasa hırsızının eylemi, sanatsal yaratı sürecini içerdiği için son derece karmaşıktır. Değerlendirme yoruma göre değişebilir.

Bir kasa hırsızının, polislerin arasında adliyeye götürülürken işaret ve orta parmağıyla zafer işareti yapabileceğini düşünemem. Tenezzül bile etmez.

Gerçek bir kasa hırsızına kimlerle birlikte aynı koğuşta bulunmak istemeyeceğini sorsak. Tahminime göre bankaların içini boşaltanlarla, hortumcularla, vergi iadesi vurguncularıyla, naylon fatura düzenbazlarıyla, hayali ihracatçılarla ve bunlarla işbirliği yapan devlet adamları ve politikacılarla aynı koğuşta bulunmak istemezdi. Bunu kendisine yapılacak en büyük hakaret sayardı.

Kasa hırsızı, “kasa hırsızı”dır. Örneğin kalpazanlık yapmaz ilaç reçetesi madrabazlığına bulaşmaz. Böyle bir şeyi mesleki sapma sayar.

Kasa hırsızı, gizlenir ama asla rol yapmaz, asla başkasının rolünü çalmaz. Bu nedenle, herhangi bir kasa hırsızını, gazete ve dergilerin sosyete sayfalarında, televizyonların magazin programlarında göremezsiniz.

Gene aynı nedenle, hiçbir foto muhabiri, hiçbir televizyon kameramanı, bir kasa hırsızını Bodrum sahillerinde sevgilisiyle kucaklaşırken görüntüleyemez.

Son olarak: Hiçbir kasa hırsızı kendisine emanet edilen kasayı soymaz; meslek ahlakıyla bağdaşmayacağı için soymaz. (Hürriyet, 26 Kasım 2000)

***

Bu yazının yazıldığı ve yayımlandığı 2000 yılında AKP henüz dünyaya gelmemişti. (Kuruluş tarihi: 14.8.2001) Kitap olarak yayımlandığı 2002 yılının aralık ayında ise henüz bir aylık hükümetti. Artık 22 yaşında ve kaşarlanmış bir seçim soyguncusu, seçim sandığını soymakta dünyada üzerine yok.

Ey 28 Mayıs 2023 seçmeni! Ütülmemek için seçim sandığına koş, kendini yalan montörüne (montajcı) sakın soydurma ve onurunu kurtar!

 1 Özdemir İnce, Pazar Yazıları, Gendaş Yayınları, 2002, s. 109.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları