Özdemir İnce

Hangi altın yıllar?

25 Ağustos 2024 Pazar

Google Alerts’tan (Uyarı) göndermişler: 11 ve 13 Ağustos 2024 günlerinde yayımladığım “TRT, İsmail Cem ve Gurkaları” yazılarıma Haluk Şahin cevap vermiş. Yazının başlığı: “TRT’nin Altın Yılları: Özdemir Enişte Bizi Niçin Öptü?” Haluk Şahin’in algılama ve değerlendirme sorunu var. Sorun kişisel değil kurumsaldı; siyasal değil, tek adam zihniyetiydi! TRT’yi kendi “malı” gibi yönetmesiydi.

Haluk Şahin, İsmail Cem dönemini (15.2.1974-17.5.1975) “altın yıllar” diyerek abartıyor. İsmail Cem, TRT serüvenini “TRT’de 500 Gün” adıyla süslese de hepsi 456 gün. Bu süre içinde, sıkıyönetim döneminde (1971-1974) yayınlanamayan malzeme birikimi kullanıldı. Televizyonculukta 456 günde “Altın Yıllar” mucizesi yaratılamaz. Bu mazeret stüdyo programları için de geçerlidir. İkinci yazımda andığım, yayımlamadığımız program ve metinleri de görmek isteyen MİT albayını hatırlayın lütfen!

“Tuhaf olan, bu muhalefetin önderliğinin solcu geçinen, iş teorik tartışmaya gelince mangalda kül bırakmayan kimi müdürlerce yapılmasıydı. Oysa biz onlarla yan yana, iç içe iyi çalışabileceğimizi düşünmüş, daha çok, son dönemde TRT’ye yerleştirilmiş emekli askerlerden ve sağcılardan muhalefet beklemiştik. İdeolojik olarak kendimizi yakın gördüğümüz birtakım kimselerin niçin böyle davrandığını anlayamayacak kadar saftık” diyor Haluk Şahin ve bizleri sahte solcu ilan ediyor. Oysa muhalefetin iyi ya da kötü solculukla ilişkisi yok. Sorun ideolojik değil bürokratik!

Ancak 12 Mart sıkıyönetimi sahte (!) solculuğumu gerçek sanmış olacak ki beni 1971 Ağustos’unda Ankara Yıldırım Bölge’de 40 gün konuk etti; verilen “yurtdışına çıkma yasağı” yıllarca sürdü. Fransız Radyo Televizyon Kurumu ORTF’nin verdiği bir yıllık staj bursum da güme gitti. Bu sırada İsmail Cem ile Haluk Şahin keyif çatmaktaydı.

İsmail Cem genel müdür olduğu zaman, sıkı yönetimin TRT’ye yerleştirdiği asker ve sağcıları neden kurumdan uzaklaştırmadı? İsmail Cem, hangi yetki ile Haluk Şahin’i “program danışmanı” olarak televizyona getirdi ve 7 bin TL aylık maaş ödedi? “Kuruluş ve görev yönetmeliği”nde böyle bir görev yok. Kadrosu olmayan bir göreve Cem nasıl 7 bin TL ödedi ki o tarihte yapımcı şube müdürleri 7 bin TL’nin üçte biri kadar aylık almıyordu. İsmail Cem’e ütopik ve farazi nedenlerle değil paralel kadro kurduğu, Haluk Şahin örneğinde olduğu gibi somut bürokratik yolsuzluklardan dolayı karşı çıkıldı. Yönetmelik tanımamak “gerçek solculuk”un karakteri mi oluyor?

Bir başka örnek: Mehmet Barlas’ı da yanında getirip 40 yılın gazetecilerinin görev yaptığı haber merkezinin başına geçirmesi. Bu bizim program bölümünde olduğu gibi haber merkezi için de onur kırıcı idi. İsmail Cem, bizleri, hödük, yeteneksiz, iş bilmez, kültürsüz güruh yerine koyuyordu. Bu nedenle kerameti kendinden menkul paralel kadro kurmaya kalkıştı.

456 günde mucizeler yarattıklarını sanan Haluk Şahin’in, yabancı film ve dizilerin nasıl sağlanıp yayına hazırlandığından haberi yok. Satın alınan bir dizi 1.5-2 yıldan önce yayına giremez. Diziyi satın almak için araştırma yapacaksın ya da pilot bölümlerini seyredeceksin. Karar vermen yetmez. MCA, BBC, ORTF ya da Alman ve İtalyanlardan diziyi satın alacaksın, çeviriye vereceksin, aylar sonra alacaksın, dil denetimi ve redaksiyonu yapılacak, seslendirilecek. En az bir yıl sürer. Cem döneminde hazır program, film ve diziler kullanıldı.

Bir örnek: Onun zamanından çok önce, bir başyapıt olan Leonardo Da Vinci dizisi İtalyanlar tarafından önerildi. Satın alındı. Metin çevirisinin onay için bize geleceğini düşünerek “Çevirmeni ben bulurum” dedim ve Doç. Dr. Bedrettin Cömert’e telefon ettim. Dizi danışmanı “prof”un adını söyleyince heyecanlandı, İtalya’da hocasıymış. Çeviriyi yaptı. Dizinin adı biyografisinde yazmaktadır. Seslendirme de güzel oldu. Doğal olarak bu süreçten İsmail Cem’in hiç haberi olmadı ama yayımlanınca onun defterine yazıldı. Yazıldı ama bir gün bir toplantıda yanıma gelip “piç” sözcüğünün yayında yer almasının hiç de uygun olmadığını söyledi. Ben de çeviriyi İtalya’da okuyup sanat tarihi doktorası yapan Doç. Dr. Bedreddin Cömert’in yaptığını, özgün metinde yer alan “piç”in İtalyancasının “bastardo” Fransızcasının “bâtard” olduğunu söyledim. “Yaaa!” demekle yetindi.

Bu konuda son söz: İsmail Cem’e muhalefetin nedeni ideolojik falan değildi, bürokratik yolsuzluklardı, TRT’yi R.T. Erdoğan gibi yönetti.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları