Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Edgar Morin’e göre İslam
Sosyolog, antropolog, tarihçi, filozof ve ekonomist kimlikleri bulunan Edgar Morin’in dilimize epeyce kitabı tercüme edilmiş ama galiba Uçuruma Doğru mu? (Vers l’abime)1 dilimizde henüz yayımlanmamış. Avrupalı yazarların İslam ve Müslüman ülkeler hakkında düşünceleri çok ilgimi çeker. Adını verdiğim kitabın 118. sayfasında yer alan “İslam” adlı makalesini okumanız için dilimize çevirdim:
***
[İslam da tek taraflı bir bakışa indirgenemez. Geçmişin tarihi bize, İslamın hem Endülüs’te hem de Osmanlı İmparatorluğu’nda Hıristiyanlara ve Yahudilere karşı dini hoşgörü sahibi olduğunu açıkça öğretti. İslam, Bağdat Halifeliği zamanında dünyanın en büyük uygarlığını yarattı. Ancak şanlı geçmişe duyulan özlem, talihsiz bir şimdiki zamanın ortasında, yozlaşmış polis ya da askeri diktatörlüklerin ağırlığı altında, kalkınmacılığın, sosyalizmin, komünizmin başarısızlığından, ilerlemede ve Batılılaşmış bir gelecekte umut yitiminden sonra, bütün bu olanlar kimliğin dini köklerine geri dönüşüne yol açtı. Dahası, Filistinlilerin maruz kaldığı günlük aşağılanma ve baskı, maruz kalınan adaletsizlik (İsrail ve Filistin’deki çifte standartlar) karşısında muazzam hayal kırıklığı, aşağılanma ve öfkeye dönüştü. Bütün bunlar, yarı bağımlılık olsun ya da olmasın Arap devletlerinin güçsüzlüğü yüzünden ortaya çıktı. ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek, bir yandan İsrail’in Amerika’nın aracı olarak görülmesine ve öte yandan da Amerika’nın, İsrail’in, daha geniş anlamda Yahudilerin aracı haline gelmesine yol açtı. Şaronizmin ağırlaştırdığı bu özdeşleşme, İsrail için olduğu kadar Amerika için de kaçınılmazdı. Ve bugünkü durumda, ezilmişlik duygusu, öfke, büyük bir geçmiş uygarlık için duyulan özlem, ümmetin büyük bir uluslararası İslam topluluğu olarak hayalini canlandırdı ve bir milyar Müslümanı, cihatçıların adam toplayacağı küresel bir üreme havuzuna dönüştürdü.
Bin Ladin, Mağrip’ten Pakistan’a kadar bütün gençler için, aynı zamanda Sodom ve Gomorra olan bir Babil’in kulelerini yıkan bir inanç süpermenidir; İslamın kurtuluşunun, ümmetin dirilişinin, hilafetin geri dönüşünün müjdecisidir. Böylece gelişimi henüz tahmin edilemeyen yeni bir Mesihçilik doğdu.
Bununla birlikte, ters yönde, en yüksek çağdaş Batı uygarlığına yönelik sayısız özlem var: Bireysel özerklik, siyasi özgürlükler, eleştiri hakkı, kadınların özgürleşmesi. Ama asıl savaş, büyük bir çoğunluğu, kimliklerini korumak, geleneklerine saygı ve Batılıların sahip olduğu olanaklara ve haklara erişmek isteyen çok sayıda İslamcının kafasının içinde olmakta. Zafer, kültürel kimlik ile dünya vatandaşlığını bireşimini (sentezini) yapacakların olacak.]
Edgar Morin ya çok iyimser ya da “balık kavağa çıkınca” dercesine bizimle dalga geçiyor. Şimdi, Amin Maalouf’un, Telos Yayınları’nı yönettiğim dönemde yayımladığım Arapların Gözünden Haçlı Seferleri’nin2 sonunda yer alan bölümü bulursam yazıyı benim yerime bitirecek.
“Haçlı Seferleri dönemi Avrupa açısından hem ekonomik hem de kültürel alanlarda tam bir devrim başlatırken Doğu’da bu kutsal savaşlar ve karşılığındaki ‘cihat’, uzun yüzyıllar sürecek bir gerilemeye ve aydınlık düşmanlığına yol açar. Her taraftan kuşatılan İslam âlemi kendi kabuğuna çekilir. Ürkekleşir, hoşgörüsünü yitirir, savunmaya çekilir, kısırlaşır; gezegen çapındaki evrim sürüp Müslümanlar kendilerini bu gelişmenin iyice dışında kalmış hissettikçe de söz konusu tavırlar kökleşir. Bundan böyle ilerleme, ‘öteki’ anlamına gelmektedir. Modernizm, ‘öteki’dir. Kendi kültürel ve dinsel kimliğini Batı’nın simgelediği bu modernizmi yadsıyarak ifade etmek zorunlu muydu? Yoksa tam tersine kimliğini kaybetme riskini göze alıp kararlı bir biçimde modernleşme yoluna girmek mi gerekirdi? Ne İran ne Türkiye ne de Arap dünyası bu ikilemi çözmeyi başarabildi; bugün hâlâ cebri Batılılaşma evreleriyle, yabancı düşmanlığı rengine de bürünen aşırı gericilik evrelerinin birbirlerini, çoğunlukla da şiddet yüklü bir biçimde izlemelerinin nedeni işte bu çözümsüzlüktür.” (s. 242-243)
İlletli sorun nerede, kimde? Geçmişte, geçmişin koşulları içinde var olmuş güçlü iktidarın özlemini çekenlerin, o gücü çağı çağdaşlaştırmak yerine geçmişte ve o geçmişin tekrarlayan tekrarında arayanlarda. Ha Araplar ha AKP, aynı şey!
1 Editions de L’Herne, 2007.
2 Telos ve Yapı Kredi Yayınları.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!