Özdemir İnce

Cehalet bilimi cehaletin bilimi (3)

08 Kasım 2020 Pazar

Bundan önceki iki yazımda sözünü ettiğim ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin (DPÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve 33 üniversiteden akademisyenlerin katıldığı “Cehalet Bilimi Kurultayı”nda şenlik devam ediyor.

Zamane şeyhülislamı Ali Erbaş da kongreye video konferans ile mesaj göndermiş, “İslamın ‘yaratılış’ fikrine karşı alternatif bir varoluş modeli iddiasıyla ortaya çıkan, bilimsel bir realite gibi kabul edilip sıkça gündeme getirilen her türlü düşünce ve ideoloji tepkiseldir, rasyonel açıdan da problemlidir” ifadelerini kullanmış.

***

İslamın tek başına bir “yaratılış” inancı (“fikri” değil) yoktur. Tektanrıcı üç dinin (Musevilik, Hıristiyanlık, İslam) ortak bir yaratılış efsanesi vardır. Sırasıyla Tevrat’tan İncil’e, İncil’den de Kuran’a geçmiştir. Buna göre: Varlığı kabul edilen Tanrı, insanı tasarlamış ve yaratmıştır. Bu üç dinden önceki inanç biçimlerinde de bunun benzeri tasarımlar vardır.

Tek tanrı ve ondan önceki tanrılar yarattıkları insanın kafasının içine akıl koymayı ihmal etmemiştir. İnsanın düşünmesini istemişlerdir. Zaten beyni olan bütün yaratıklar şu ya da bu şekilde kendilerine göre düşünürler.

***

Zamane şeyhülislamı Bay Erbaş, rasyonel açıdan sorunlu ve tepkisel bulduğu düşünce diye “evrim”i işaret etmekte. Oysa bunu tartışmanın gereği bile kalmadı: Artık evrime dayanmayan hiçbir bilimsel düşünce ve teknoloji yok.

Bilim ve “Evrim” Tanrı’nın varlığını, evrenin, dünyanın ve insanın varoluş tarzını tartışmaz, kendi işine bakar. Tanrı ve işleri felsefenin tartışma alanına girer.

Bilim, dini, din adamlarının işini, eylemini, düşüncesini hasım haline getirmez, Bay Erbaş’ın derdi ne?

Paleontoloji (Taşbilimi), binlerce metre yükseklikteki taş katmanlarında deniz hayvanlarının fosillerinin işi ne diye sorsa cevap verebilir mi? İslamın da kabul ettiği Tevrat’a göre Tanrı, birinci gün yeri ve göğü, beşinci gün ise deniz canlılarını yarattı. Birinci gün yaratılan dağlarda, beşinci gün yaratılan deniz canlılarının (fosillerinin) işi ne? Bu soruya nasıl cevap verebilir? Ama kibar paleontoloji bilim cahillerine böyle bir soru sormaz. Ama varsayın ki sordu, cevabı ne?

***

Bayanlar ve baylar! Din inançtan, bilim ise gerçeklerden doğmuştur ve her iki dünya birbiriyle rekabet halinde değildir. Bilimin inançla rekabet halinde olmadığı ve dine saygılı davrandığı kesin, din de bilime düşman değil ama din adamları başından bu yana bilime ve bilimciye düşman. Bunun nedeni siyasetin yanında iktidar ve ekmek kavgası. Buna karşın Vatikan’daki Papalık Bilim Akademisi’nde bir konuşma yapan Papa Francesco şunları söylüyor:

***

Bugün dünyanın kökeninin dayandırıldığı ‘Büyük Patlama (Big Bang)’, ilahi bir yaratıcının müdahalesi fikriyle çelişmiyor, aksine bunu gerekli kılıyor. Doğanın evrimi, yaratılış kavramına ters düşmüyor, çünkü evrim teorisi de evrimleşen varlıkların yaratılmış olmaları önkoşulunu gerektiriyor. Yaradılış hikâyelerini okuduğumuzda Tanrı’yı elinde sihirli değneği olan ve her şeyi yapabilen bir büyücü gibi hayal etme yanılgısına düşebiliyoruz. Ama öyle değil. Tanrı varlıkları yarattı ve onları kendisi tarafından her birine bahşedilen kurallar çerçevesinde gelişmeye açık halde bıraktı, gelişmeleri ve kendi bütünlüklerine erişmeleri için. Yaratılış süreci bu şekilde yüzlerce, binlerce yıl içinde ilerledi ve sonunda bizim bugün bildiğimiz haline ulaştı.

***

Papa kendi inancı bağlamında evrim gerçeğiyle uzlaşıyor. Bilim de konuşuyor ve “Modern disiplinler de geçmişi anlamamıza yardım ediyor artık. Biyologlar kromozomları konuşturarak genlerimizin derinliklerinde geçmişin yerleşik düzeninin izlerini buluyor; fizikçiler büyük parçacık hızlandırıcıları ile bir kaya parçası üzerinde bulunan birkaç boya atomundan onun yapılış tarihini saptayabiliyor; dilbilimciler konuşulan diyalektlerin soyağacını hazırlayabiliyor; etnologlar, yeryüzü kültürlerindeki eski inanış ve jestlerin anlamlarını çözebiliyorlar... Sonra botanikçiler, nöropsikologlar, zoologlar ve hatta sanatçılar, hepsi adeta kökenlerimizle ilgili yeni bir bilgi ortaya koymak için yarışıyor”(*) diyor.

***

Bay Ali Erbaş’a gelince, safsatayla safsatalaşıyor!..

(*) İnsanın En Güzel Tarihi, İş Bankası Yayınları, 2009, s.9.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları