Özdemir İnce

Atatürk ve din adamları 3*

27 Ağustos 2023 Pazar

Ne hazin bir tecellidir ki 1945’lerden itibaren Demokrat Parti’nin peşine takılarak din adamının gölgesine sığınmış olan siyasiler dahi bugün artık din adamından medet ummanın, sadece ülke bakımından değil fakat kendi öz çıkarları bakımından, nasıl bir felaket yaratacağını anlamağa başlamışlardır. Kendilerine taraftar görünen din adamlarının, nasıl bir kaypaklıkla muhalif partilere destek olabileceklerini görür olmuşlardır.

Eğer bu gidişi durdurucu yolları aramaz ve saplandığımız atalet ve umursamazlıktan sıyrılıp halkı din adamının tasallutundan kurtaramazsak ve eğer politikacılarımızı, bilgisizlikten ve hele o iğrenç bencilliklerinden uzaklaştıramazsak, İran modeli “teokrasi” felaketine hazırlanmamız ya da daha büyük bir ihtimalle, miadını doldurmuş milletler kafilesine katılıp yok olmamız muhakkaktır. Din hocalarının ya da din kuruluşlarının tüm yaşantılarımıza baskı yaratmalarına ve çağdaş değer ölçülerimize meydan okumalarına ve çağdışı zihniyet ve verilerle toplumu yoğurmalarına ve kısacası memlekete sahip çıkmalarına biraz daha göz yumacak olursak her şey bitmiş demektir.

Biz aydınlara düşen şey, din adamının ve genellikle şeriatçının kara zihniyetine karşı cesaretle dikilmek, “Şeriat emridir” diye halkın beynine yerleştirdikleri her şeyi akıl ölçeğinden geçirip eleştirmek, halkı özgür düşüncenin ve akılcılığın nimetlerine eriştirmek, böylece sarıklı hocaların (özellikle “doçent”, “profesör” unvanlı “üniversite mollalarının”) saltanat heveslerine son vermek ve daha doğrusu Atatürk’ün vaktiyle söylediklerini ve hele “(Din hocalarına) önem verirseniz ve hele onlardan korktuğunuzu ihsas ederseniz, gerçekten sizi korkuturlar” şeklindeki sözlerini izlemektir.

***

Prof. Dr. İlhan Arsel’in Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları Din Adamları adlı kitabına yazdığı “Giriş”i okuyup bitirdiniz ama işiniz bitmedi; kitabın tamamını okumak ya da okumamak artık sizin işiniz. Ben bu yazılarla uğraşırken Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında “Laiklik için tek yumruk” manşetiyle Figen Atalay kardeşimizin haberi yayımlandı: “22 demokratik kitle örgütü artan saldırılara karşı birleşti.”

Atı alan Üsküdar’ı geçip İran ve Afganistan menzillerine ulaştı; Taliban’la aynı idealin peşinde olduğunu dünyaya ilan etti. İmam hatip okulları laik liselerin yerini aldı; bu okulların verdiği diploma artık liyakat belgesi oldu. Ben AKP iktidarının “Restorasyon Programı”nı partinin kuruluşundan bu yana ihbar etmekteydim. Daha önceki kitapları atlayalım, yenileri sayalım: İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi; Din İman Masa Kasa; Başyücelik Devleti; Ortak Akılsızlık Halleri. Bu kitapların hiçbiri Prof. Dr. İlhan Arsel’in büyük yapıtının eline su bile dökemez. 2010 yılında vefat eden İlhan Arsel artık gündelik olarak sis çanı olamıyordu ama kitapları vardı. Şimdi harekete geçen “22 demokratik kitle örgütü”, eksik ya da fazla, AKP kurulduğu gün uyanıp iktidara geldiği gün harekete geçmeliydi. En azından Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu gün uyanmalıydı. Çünkü o güne kadar AKP’nin Cumhuriyet karşıtı bütün eylem ve saldırılarını püskürten çok değerli ve örnek hukukçu Ahmet Necdet Sezer artık cumhurbaşkanı değildi. 2000 yılından itibaren 2012’ye kadar yukarıda adını verdiğim kitaplarda yer alan yazıları Hürriyet gazetesinde yazmaktaydım. Hükümet gazeteden atılmam için her gün baskı yapıyordu. Adım “laikçi”ye çıkmıştı. 1 Nisan 2012’de gazeteden atıldım. 6 Nisan 2012 tarihli Radikal gazetesinde “Bir kökten-laik’çiyi gözyaşları ile uğurlarken” başlıklı alaylı bir yazı yayımlayan Cüneyt Özdemir, laik Cumhuriyet düşmanlarına sözcülük yapmaktaydı.

Prof. Dr. İlhan Arsel konusu burada bitmedi. Bir yazı daha var. Ancak bu yazıyı, adını bildiğiniz kitaba yazdığı ithafla bitireceğim:

“Sayıları bilinmez nice Turan Dursun’lar var bu toplumda. Din adamı olmakla beraber kendilerini şeriat zihniyetinin çok üstüne çıkarabilmişler ve çıkarabilmek için de insanlık sevgisi denizine salabilmişlerdir. Atatürkçülüğün ve Atatürk Devrimlerinin kurtarıcı tılsımına sarılabilmişlerdir. Tanrı ve ‘peygamber’ emirleridir diye kendilerine belletilen esasların AKIL rehberliğine yol vermesi ve müspet ahlak verileriyle yer değiştirmesi gereğine inanabilmişlerdir. Bugünkü şeriatçı ortam içerisinde ve Atatürk Devrimleri ve uygarlık düşmanı din adamları arasında kendilerini ‘din adamı’ kılığında görmezler ve gerçeği söylemek gerekirse bu unvanla çağrılmayı da istemezler. Bu kitap, başta Turan Dursun olmak üzere, onlara armağan edilmiştir.”


* İlhan Arsel, Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları Din Adamları, Kaynak Yayınları, s.6.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları