Özdemir İnce

Anayasa Mahkemesi başkanının konuşması (1)

13 Şubat 2024 Salı

Değerli okurlar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın, 1 Şubat 2024 günü mahkemenin yeni üyesi Yılmaz Akçil’in ant içme töreninde yaptığı çok önemli konuşmayı, tarihe tanıklık etmesi nedeniyle üç yazı olarak bilginize sunuyorum. 

Sayın cumhurbaşkanım, 

Değerli misafirler, 

Ant içme törenimize hoş geldiniz diyor, sizleri en içten duygularımla, saygıyla selamlıyorum. 

Anayasa Mahkemesi üyeliğine Danıştay kontenjanından seçilen Yılmaz Akçil’i tebrik ediyor, üyeliğinin şahsına, ailesine, mahkememize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. 

Bu törenin benim açımdan ayrı bir anlamı olduğunu belirtmek isterim. Sayın Akçil cüppesini giydireceğim son üyemiz olacak. Dolayısıyla ettiğimiz yemine, giydiğimiz cüppeye ve yerine getirdiğimiz göreve dair görüşlerimi son kez sizlerle paylaşmaya çalışacağım. 

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi üyeleri olarak göreve başlarken anayasayı ve temel hak ve hürriyetleri koruyacağımıza, görevimizi sadece vicdanımızın emrine uyarak yerine getireceğimize büyük Türk milleti önünde söz veriyoruz. 

Ant içme, bir anlamda ahitleşme, antlaşmadır. Antlaşma ise ahde vefayı gerektirir. Bu nedenle verilen sözün tutulması anlamına gelen ahde vefa, toplum ve devlet hayatı için vazgeçilmez önemi haiz ahlaki ve hukuki bir ilkedir. Öyle ki devletin devamı, toplum sözleşmesi mahiyetindeki anayasanın ve onun varlık nedeni olan temel hak ve özgürlüklerin korunmasına, bu da son tahlilde ahde vefa ilkesinin hayata geçirilmesine bağlıdır. 

Günümüzde ahde vefa ilkesinin yaşanan ters dalgalarla zedelendiğini görüyoruz. “Öldürmeyeceksin!” emrine muhatap olanlar hiçbir ilke ve değer tanımadan aylardır çocuk, kadın ve masum on binlerce insanı katlediyorlar. Dahası katlettiklerini insan değil “insansı yaratıklar” olarak tanımlayarak yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. 

Dünyanın her yerine yayılan, akıl ve vicdan tutulmasıyla mustarip bu marazi zihniyetin ıslahı ancak ahlak ve adalete dönüşle mümkündür. Siyasetname geleneğinin öncülerinden olan ve iki bin yıl önce yazılan Kelile ve Dimne’de filozof Beydeba, bugün de geçerli olan şu tavsiyede bulunuyor: “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma! Adalet ancak böyle sağlanır. Üstelik adalet hem Allah’ın rızasını kazandırır hem de insanları memnun eder.” 

Adaletin tesis edilmesi suretiyle temel hak ve özgürlüklerin korunmasında yargı kurumuna ve hâkimlere çok büyük sorumluluklar düştüğü bilinmektedir. Bu bağlamda Uluslararası Adalet Divanı’nın, “Öldürmeyeceksin!” emriyle uyumlu kararı -tüm eksiklerine rağmen- uluslararası düzeyde yargısal sorumluluğun yerine getirilmesi bakımından olumlu bir adım olarak görülebilir. 

Diğer yandan hâkimlik görevine başlarken giyilen cüppe adaleti ve onun omuzlara yüklediği ağır sorumluluğu temsil etmektedir. İnsanlar o cüppenin önünde adaletin tecelli edeceğine, haksızlığın giderileceğine ve uyuşmazlıkların kavgasız bir şekilde çözüme kavuşturulacağına inanırlar. Tam da bu nedenle büyük düşünür Mevlana, hâkimin toplum için bir “rahmet” ve “adalet denizinden bir damla” olduğunu söylemiştir. 

Giydiğimiz cüppelerin anlam ve önemini çok iyi anlatan meşhur bir kıssa vardır. Yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman dervişi hemen çağırtır ve yargılamaya başlar. 

Derviş kendini şöyle savunur: “Efendim, kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, teslim olacağını düşünüp üzerine atladım, bu esnada kanadı kırıldı.” Müşteki kuş bu sözlere hemen itiraz eder ve şöyle der: “Avcı olsa hemen kaçardım. Onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez diye düşündüm.” 

Hz. Süleyman bu sözleri haklı bulmuş ve ceza olarak dervişin kolunun kırılmasına hükmetmiş. Ancak yaralı kuş, bu karara da itiraz etmiş ve demiş ki: “Efendim, kolunu kırarsanız iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi üzerindeki derviş hırkasını çıkarın ki benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.” 

Yargı mensupları olarak bu kıssadan çıkaracağımız hisse bellidir. Üzerimizdeki cüppeler, toplumun adalete güveninin sembolüdür. Bu güveni sarsacak, aşındıracak davranışlardan kaçınmak da göreve başlarken yaptığımız yeminlere sadakatin, ahde vefanın gereğidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kürt sorunu muamması 15 Kasım 2024
Ulusal Kurtuluş Devrimi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları