Yaşasın Cumhuriyet ve ‘Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür’ toplum ütopyası

29 Ekim 2020 Perşembe

Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesilleri yetiştirmesi için Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan eden, yokluk içinde büyük varlıklar yaratan Atatürk ile silah, düşünce, sanat ve bilim arkadaşları! 

Cumhuriyet, hür (özgür) fikirli insanların ülkesi içindi...

Cumhuriyet, irfanı hür (anlaması, bilgisi, kültürü, gerçeğe ulaştırıcı güçlü sezişi bir doğmaya bağlı olmayan) nesiller içindi...

Cumhuriyet, vicdanı hür insanlar içindi. Yani bağlı, bağımlı vicdanlar olmayacaktı.

Cumhuriyetin ütopyasıydı fikri hür irfanı hür vicdanı hür bir toplum ve milletin doğuşu.

Atatürk öyle bir ütopya peşinde koştu.

Herhalde tüm ütopyalar gibi topyekûn gerçekleştirilmesi mümkün olmasa bile o yolda yürünmesi, koşulması mümkündü.

Bu ütopyayı gerçekleştirme görevini de öğretmenlere verdi. 

Çünkü yeni nesiller, okullarda ve öğretmenlerin elinde yetiştirilecekti.

‘İrfan Ordusu’

Atatürk daha 1920 yılı temmuzunda, henüz Kurtuluş Savaşı’nın kan ve barutu içinde, henüz Samsun’a çıkmasından 14 ay sonra Ankara’da Muallime ve Muallimler Cemiyeti’nin (Kadın ve Erkek Öğretmenler Derneği) kurulmasına ön ayak oldu.

Kurtuluş Savaşı’nı mutlaka kazanacağına emindi, o savaş içinde bir yandan kurulacak özgür insanlar ülkesinin, Cumhuriyetin inşasını planlıyordu. Öğretmenleri korudu, onlara en büyük önemi verdi. Onlar “İrfan Ordusu” idi.

1923 yılı 24 Martı’nda Kütahya Lisesi’nde öğretmenlere hitaben bir konuşma yaptı. Orası “irfan yuvası” idi. 

Öğretmenler, “Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusu”ydu.

1924 yılında “Muallimler Birliği Kongresi üyelerine” hitap ettiği ve “Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Milli ahlakımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle artırılmalıdır... Göz korkutma ilkesine dayanan ahlak, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir” dediği konuşmanın sonunu şöyle bitirir:

“Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askeri, siyasi, idari inkılaplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikri inkılaptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” (Hâkimiyet-i Milliye gazetesi: 26.08.1924)

RTE’nin ‘karşı ütopyası’

Bu ütopya özgür bireyler, toplum, ülke, millet oluşturmayı hedefler.

Bilim ise bu ütopyanın yol göstericisi, rehberi olacaktır.

Çünkü bilim, ana bilgi ve gerçek üreticisidir; öğretmen ve üniversiteler bu gerçeğin taşıyıcısı olacaklardır.

Atatürk’ün ve Cumhuriyetin “fikri iktidarı, kültürel iktidarı”nın temelinde bu yatar.

Bu ne kadar başarıldı, ne kadar başarılamadı, tartışılır.

Fakat Cumhuriyetin fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ütopyasının karşısına RTE ve adamlarının karşı ütopyası konulmaya çalışılıyor.

RTE, “Gerçek iktidar olan fikri iktidarımızı kuramadık” saptamasını yaparak iktidarını kurmak için “topyekûn bir eğitim ve öğretim reformu” önermekte, kolları sıvamaktadır.

Bu reformun ana ekseninde, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” ütopyası karşısına “kindar ve dindar nesil” ütopyası konuluyor.

Bir yanda özgür bir toplum, öte yanda totaliter, beyni, düşüncesi, aklı, kindar ve dindar bağımlı bir toplum.

‘Fikri iktidar’ ne demek?

RTE ve adamları bir totaliter toplum inşası peşindeler. 

Eğitim kurumlarını giderek daha çok imam hatiplerle dinselleştirme projelerinin yanı sıra üniversiteleri de bu yolda kültürel biçimlendirme yolundalar.

Bir “RTE ideolojisine uygun kültürel iktidar” (fikri iktidar) inşası gündemdedir.

TÜRGEV’in ideolojik çizgisini benimsettiği İbn Haldun Üniversitesi’nin rektörünün konuşmasını, ideolojisini inceleyin, bu “kültürel iktidar” nesillerini tarif ediyor.

Ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin düzenlediği, bilimselliğe savaş açan “yaratılışçılığı” konu alan konferansı ve üniversitelere atanan rektörlerinin ideolojik yapıları, totaliter karakterli kültürel-fikri iktidar için nesiller ve kurumlar oluşturmasının örnekleridir. 

Totaliterliğin kültürel iktidar yapılarına yakın tarihte çok örnek vardır. Mao’nun “kültür devrimi”nden tutun, İtalya’da, Sovyetler Birliği’nde, Almanya’da bu tür fikri iktidar dönemleri yaşanmıştır.

Konu giderek derinleşiyor! 

Her ne kadar RTE ve adamlarının karşı ütopyasının ülkemizde bir geleceği olmayacak olsa da! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları