Türkiye ‘Yapay Ülke’ mi? Şiddetin Kaynakları

11 Ocak 2015 Pazar

İslam ülkeleri yoksulluk içinde... Derin gelir farklılıkları, cinsiyet eşitsizlikleri var. Petrolcü ülkeler yoksul Müslüman ülkelerden milyonlarca “köle” çalıştırıyor. Bütün “aşağılık” işleri yaptırmak için. Zenginlerin öyle işlerle uğraşacak zamanları yok. Karılarıyla sefahat yapacaklar. Gezecekler tozacaklar, paralarını çoğaltacaklar, faizlere ve şirketlere yatıracaklar... Petrolü olmayan ülkelerde halk sürünüyor. Eşitsizlikler dağ gibi. Dolayısıyla din bir no’lu etken, geniş yoksul yığınların boynuna yorumladığın dinin kör inancını vur, sonra hayatını sür.
Üretmeyen, bilime, sanata, düşünceye, özgürlüğe, teknolojiye dayalı, yaratıcı bir ekonomik ve sosyal yapı inşa edemediğin sürece, dünyada çağdaş yaşama adım atmanmümkün değil. Üstüne üstlük, emperyalist boyunduruk da var. Katmerli sömürü... Durmadan dışa muhtaçlık: Küresel kapitalizmin her zaman istediği koşullar.
Bu bataklıktan her şey doğar... Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, yaratıcılık vb. doğacak değil ya.

Yardımcı olma, üstelik parçala ve yok et!
Kendi başlarına bırakılsalar, belki ülkelerinde bir denge kuracaklar, zamanla evrilecekler, etkilenecekler. “Gelişmiş Dünya”nın yapacağı tek şey, onlara bu dönüşümlerinde yardımcı olmaktı.

Ama küresel kapitalizmin, onların iktidardaki temsilcilerinin, Fransız, Amerikan, Alman, İngiliz iktidarlarının böyle bir sorunu olabilir mi?
Tam tersine! Mesela İslam ülkelerini üstüne üstlük, zar zor kurdukları “devlet-toplumsal düzen”i parçalayıp un-ufak ediyorlar. İç savaşlar, milyonlarca ölüm, dört bir yana dağılan hayatlar.
Irak’ı, “Katil Saddam’ı yok edeceğiz” diye parçaladılar. Irak’ta 2011’e kadar ölenlerin sayısı 250 binden fazlaydı... Tabii yaralanıp sonra ölenler dışında. 2003’te Irak’ı işgal edenABD’li General Tommy Frank’ın “We don’t do body counts-Ceset sayımı yapmıyoruz” sözü ünlüdür. Sadece 2013’te 8 bin sivil Iraklı öldürülmüştü... Her yıl benzer rakam.
Ülke parçalandı, kılıf hazır “zaten yapay bir ülkeydi”... Utanmazlar...
Türkiye de “yapay” bir ülke mi? Baksanıza Kürt nüfus yoğunluğunun Türkiye sınırları içinde olması, aynı tanımlamanın bu ülkeye de uygulanmasını gündeme soktu, farkında değil misiniz? Ortadoğu’da tüm yapay ülkeler parçalanacak ve dağıtılacak...
Yazmıştım: “Ortadoğu mezhep ülkeleri çağı”na girdi.

Fransızlar ‘bombardımanı durdurun’ dedi mi?
Suriye’yi kim kaşıdı? Sünnileri kim kaşıdı ve Esad’a karşı kışkırttı? Bütün ipuçları Amerika’nın kapısına çıkıyor. ABD, turuncu devrimleri burada denedi. Mayıs 2014’te iç savaşta ölenler 167 bindi!

Peki Libya? Libya diye bir şey yok. Afrika ülkeleri oraya müdahale planları yapıyor, çünkü baş belası terör kendilerini de vuruyor. Bizim inşaatçıların 4 milyar dolar alacağı varmış. Davutoğlu çanta içinde 300 milyon dolar götürmüştü Libya’ya, anımsayan?!
3 ülke saydık, şimdilik yoklar. Kim yaptı bunu? Tamam Kaddafi, Saddam, Esad.. sevmek zorunda değilsiniz. Uluslararası toplum bu ülkelerin evrilmesine yardımcı olabilirdi... Ama emperyalizmin tek bildiği vurup yıkmak, parçalayıp yok etmek.
Merak ettim: Fransa Libya üzerine bomba yağdırırken, Fransız halkı kitlesel bir gösteri yaptı ve “bombardımanı durdurun” dedi mi?..
Yoo hayır, bunların hiçbiri, Behiç Ak’ın “bir soykırımdır” dediği isyancı ruhumla örtüşen bir nesil karikatürcülerin katledilmesini haklı çıkartacak değil. Je suis Charlie! Binlerce kez!
Ama soracağız, dedi mi? Yoksa Fransa’nın emperyalist saldırısına ortak mı oldu?
Vicdan bir bütündür, parçalayıp bir kısmıyla idare edemezsiniz. En azından benim vicdanım öyle... Çünkü olayların ilmikleri küresel köyde birbirine geçmiştir. Hem küçük köye dönüştük diye böbürleneceksiniz, ama bu köyün sorunlarını birbirinden parçalayıp ayıracaksınız.

***

Fransa’nın katliamcılarının kimliklerini okudunuz mu? Yetimhanede büyüme, ucuz ve alt işlerde çalışma, kimlik arayışı, kendini önemli ve büyük görme... Neyle? Yükselen küresel İslamcı köktendincilikle birleşerek! Kendilerini “kaybedecek bir şeyleri olmayan” kimseler olarak gören, kültürel kimlik olarak köktendinci eylemle bütünleşen, kayıp gençlik demeyeceğim, var olmaya çalışan bir nesil...
Hayır, empati yapmıyorum ve sizi de buna değil, sadece olayların bütünselliğini görmeye çağırıyorum. Gerisi, olayı anlamak için bir hikâye! Mesele gözyaşı değil, gözyaşı her yerde!

Ankara’da süren akıl tutulması
Irak ve Suriye parçalanınca, iç savaşta yüz binler ölür ve milyonlar sürünürken... Oradaki ortamdan ne doğmasını beklerdiniz? Demokrasi (hareketleri) mi? Böyle düşünmek ancak saldırganın kafasını taşımaktır. O toprakların hamurunda ne varsa, parçalanmışlık ve ölümler
o topraklarda neyi doğurabilecekse... IŞİD, El Nusra, El Kaide, yüzlerce silahlı çete... Eğer bir ekonomik sosyal bütünlük parçalanmışsa, yerini bunlar alabilir ancak: Ekmeğini savaştan kazanan çeteler!
Ankara’nın Suriye politikasıyla Paris katliamı arasında isterseniz bağlantılar kurabilirsiniz. Ankara hâlâ orada Esad’a karşı ABD ile savaş oyunları düzenleme peşinde. Suriye’nin yeniden devlet olarak örgütlenmesi, ülkesine egemen olması, çeteleri temizlemesi, Türkiye’nin yararına tek politika iken…
Esad’ı yıkmaya ve iç savaşı körüklemeye yönelik bütün politikalar, Türkiye’nin de parçalanmasına, terörün ülke içinde fışkırmasına yarayacağını bile bile...
Bu akıl tutulması nedir? Yoksa bilinçli bir politika mı bu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları