KADIN EŞİTLİĞİ: DEĞİŞİMİN ANA ARACI NE?

08 Mart 2015 Pazar

Öncelikle Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Bütün kadınlara çiçek vermekle, hoş davranmakla, canım cicim sevgilim şekerim bi tanem demekle bu iş geçiştirilebilecek gibi değil... Yılın bir tek günü tırnaklarını saklayacaksın, 364 günü ise çıkartacaksın...
Gözümün önünde bir karikatür canlandı geçen yıldan; bir dağ ayısı sevinç içinde, karanlık ağzını açmış, kirli dişleri, tüm bakımsızlığı, yarı açık madalyonlu göğsü ve kirli yüzü ile sırıtıyor ve diyor ki: Nihayet kadınlar günü geçti, artık bizim 364 günümüz başladı...
O tip, erkeğin tüm aşırı uçtaki hallerinin toplamı. Çizer, gözümüze sokuyor o tipi. Erkekler, “Bu biz değiliz” diye istedikleri kadar haykırsın. Evet o görünüşte, düşüncede olmayabiliriz. Çoğumuz o tipin ipini çeker. Ama onda bizden hiç mi parça yok? Tutumunda, düşüncesinin kenarında var. Kadınların toplumsal konumlarına baktığımızda görürüz.

***

Kadının toplumsal konumunun değişmesi, daha doğrusu aralarında bir dengenin sağlanması, evrimsel bir değişim sürecidir.
Toplumların önünde iki yol, aslında tek yol var: Bu değişimin, türlü çeşitli araç-gereçle hep yolunu açacaksın. Kadınların konumlarında gözle görülür, mesela 4-5 yıllık süreçlerde ölçülebilir değişimi izleyeceksin. Kadın, toplumsal eşit yurttaş konuma adım adım gelecek..
Bu kültürel-toplam değişimin tek yolu. Eşitliğe giden tek yol. Eğitimin, çocukluktan başlayarak aile içine kadar sokulmasını, yuva ve okullarda, her tür ayrımcılığın dışlanmasını gerektirir. Kızların mutlaka okuması için de devletin tüm desteğini gerektirir. İşe alımdan ücret eşitliğine kadar ayrımcılığın kaldırılmasını da.
Şüphesiz ki, ülkede toplumsal gelirin-refahın artması bu değişim sürecinin çok önemli bir parçası. Yoksulluk, kadınların ve çocukların daha çok ezilmesi mekanizmalarını harekete geçirir.
Gelelim işin bam teline: Değişim sürecinin en önemli aracı siyasal iktidardır.

***

İktidar, kadınların konumunu eşitleyici yönde mi değiştiriyor? AKP’nin kadın erkek eşitliğinden anladığı tek şey var: Türban takma özgürlüğü. Bu işi bebeleri türbanlamaya kadar indirgediler. Bütün politikaları kadınların toplumsal konumlarını hatta geriletici bir bütünsellik gösteriyor. Evde, kocanın karısı. Çocuk doğurma makinesi. En iyi kadın, başları türbanlı kadın ve çocuk. İş hayatında ne işi var? Bunlar resmi politikalar.
TÜİK istatistikleri, kadının toplumsal konumuna ilişkin olumsuz bilgilerle dolu. Avrupa ülkelerinin ancak yarısı kadar kadın çalışıyor (yüzde 28). Yüzde 50 ortalamayı alsak, yüzde 22 açık var. Kadınların çalışma hayatında yüzde 22 eksikliği, Türkiye’de işsizlik oranına eklenmesi gereken bir sayı...
AKP’li milletvekili kadınların siyasal rolleri, eşitsizliği perçinleyici yönde. AKP kadınları siyasal oy amaçla “kullanıyor”. Kabataş yalanı bunun tipik göstergesi... Üstelik, neredeyse tüm erkek yazarlarını bu oyun için seferber ederek.
Türkiye kadınların daha çok eşitsizliği yönünde, geriye doğru giden bir ülke. İslami politikalar ve inançlar doğrultusundaki toplumsal tutuculuk, sorunu ağırlaştırıyor. Eşitlik yönünde gelişmesi gereken süreç, tersine çalışıyor.
Ana siyaset, erkeklerin fiziksel, fizyolojik, toplumsal, çalışma hayatı, aile içindeki güçlü konumlarını, her alanda toplam egemenliklerini kısıtlayıcı yönde olması gerekirken, yapılan erkek egemen yapıyı ve kültürü daha da arkaikleştirmek.
Bu politika nasıl değişecek, umut nerede?
(Not: Yeni “kısa yazı” politikası karşısında, bazı eklemelerimi bloguma koyacağım yazıda okuyabilirsiniz... Mesela Ayşe Böhürler’i yazacağım.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları