Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Erdoğan İki Ateş Arasında
Israil, on birinci gününe giren Gazze saldırısını , karadan, havadan ve denizden sürdürüyor. Üçte biri çocuk, 500’ü aşkın Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 2 bin 500’e yakınının da yaralandığı bu ilan edilmemiş savaşı durdurmak amacıyla arabuluculuğa soyunan ülkelerin arasında, elbette Türkiye de var.
Bir bölge ülkesi olmanın yanı sıra, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’deki bugünkü iktidar, kendisinin de özellikle bölgedeki İslam devletleri üzerinde etkili olabileceğine inanıyordu.
Bu doğrultuda yaptığı girişimlerin sonuç vermeyeceğini anlamış olmalı ki, Başbakan Erdoğan pazar günü Antalya’da İsrail’e ağır hücumlar içeren o konuşmasını yaptı. Yüklendiği arabuluculuk görevi henüz tamamlanmadan Erdoğan’ı böylesine hiddetlendiren nedenlerin arasında tarafların ateşkes önerilerini reddetmelerinin dışında, Filistin topraklarındaki ölüm ve ağır yaralanmalar nedeniyle Türk kamuoyunda oluşan tepkilerin de büyük katkısı var.
Pazar günü çeşitli kentlerde İsrail’e karşı düzenlenen mitinglerden özellikle bir tanesi, AKP yönetimini özellikle etkilemiş olmalıdır. Ekim sonunda toplanan Büyük Kongre ile Numan Kurtulmuş’u lider seçen Saadet Partisi , İstanbul’da ağır hava koşullarına karşın hem sayısal hem de katılımcıların sergilediği heyecan açısından önemli bir sınav verdi.
Radikallerin eleştirileri
Mitinge Ankara’daki evinden video aracılığı ile verdiği bir mesajla katılan Necmettin Erbakan, adını vermeden eski öğrencisi Erdoğan’ı “Gö-revi layıkıyla yapmak başka bir şeydir, bir şey yapıyormuş gibi görünmek başka şeydir. Laf yetmez. Hareket, aksiyon ve çözüm gerekir” sözleri ile suçladı.
Mitinge konuşmacı olarak çağrılan Hamas Temsilcisi, II. Abdülhamit ile Erbakan’ı bir arada gösteren ve her ikisinin de Siyonizm emperyalizmi karşısında yanılmayan liderler olduğunu vurgulayan bir altyazının bulunduğu poster ile kelime-i şahadet flamalarını da taşıyan kalabalığa, Osmanlı’nın Filistin topraklarını korumak için verdiği şehitlerin yattığı Gazze Mezarlığı’ndan söz etti.
Saadet Partisi’nin yeni lideri Numan Kurtulmuş, hükümetten İsrail’deki büyükelçimizi geri çekmesini ve askeri ihaleler ile eğitim uçuşları için verilmiş izinlerin iptalini istedi. Milli Görüşçüler için ayrı bir ağırlığı olan Konya’nın semaları, “İsrail’in uçuş yeri olmamalı” önerisi ile AKP’yi sıkıştırmak istedi.
Son saldırı karşısında, iktidarın ayrı bir dış politikayı belirlemediğini söyleyen parlamento içindeki muhalefet partilerinin eleştirilerini sessizce izleyen AKP yönetimi, eski Hocaları ile yol arkadaşlarından gelen bu ağır suçlamalar ile somut önerilerin, kendi seçmenlerinde yaratacağı tepkiyi iyi hesap edeceklerdir.
Sorumluluk savunması
Başbakan Erdoğan’ın, Antalya’daki konuşmasında bir yandan İsrail hükümetine ağır suçlamalarda bulunması; öte yandan “Biz sorumluluk mevkiinde olan kimseleriz. Çalışmalarımızı duygusallıkla değil; diplomasi ile sürdürmek zorundayız” sözleri ile savunmaya geçmesi, o hesabı karşılamayı amaçlamaktadır.
Bu açıdan, 29 Mart yerel seçimlerinin hemen öncesinde İsrail ile Hamas arasında baş gösteren sıcak çatışma Erdoğan için hiç de hesapta olmayan bir olay olarak görülmelidir.
ABD, İsrail saldırısı karşısında, tribündeki seyirci rolünü üstlenmekle yetinmiyor. Saldırıyı düzenleyenlerin ellerini çabuk tutmasını isteyen bir tutum takındığını da Güvenlik Konseyi’nin hafta sonundaki danışma amaçlı toplantısında somut biçimde gösteriyor.
Bu nedenle de, Güvenlik Konseyi’nin geçici üyeliğinde dinamik görevler yapacağını düşünen Türkiye’nin, İsrail’in bir bildiri ile kınanmasını öneren Libya’nın yanında yer almasının ağırlık taşımadığı, ABD’nin vetosu sonunda anlaşılıyor.
Ortadoğu’daki bu ateşin söndürülmesi için Türkiye’nin ne yapması gerekiyor sorusunu, AKP iktidarı nasıl yanıtlamalıdır?
O yanıtı saptamak için dün akşam Çankaya’da buluşan Gül- Erdoğan ikilisinin çantalarındaki reçete önerileri arasında, sanırım önce Washington Post tarafından ortaya atılan, dün de Tel Aviv’de yayımlanan Haaretsz gazetesince yinelenen yorum yazısı da olmalıdır.
Yoksa ikinci bir Yemen mi?
Bölgeye, İslam ülkelerinin de katılımı ile oluşan, ağırlığını ve komutasını Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üstleneceği bir Barış Gücü’nün gönderilmesi.
Ucu tam anlamı ile açık bir görev önerisidir bu Mehmetçik için.
Sakın, pazar günü Kanal D’de yayımlanan Şeffaf Oda programında konuk olan, Yemen Türküsü söylenirken gözyaşlarını tutamayan Cumhurbaşkanı, yeni bir Yemen seferini onaylayacak imzanın sahibi olarak duygulanmış olmasın?
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım
- Milli Savunma Bakanı'ndan 'teğmenler' açıklaması!
- Narin'in cesedini böyle saklamış!
- En sağlıklı sebze seçildi: Türkiye'de yetişiyor