Öner Yağcı

Gerçeklik ve bilinç

18 Eylül 2021 Cumartesi

Devlet, devletin kurumları, yasalar, sınıflar, sınıfsal eşitsizlikler, cinsel, ırksal, dinsel, töresel, geleneksel, sanatsal, siyasal başka kurumlar ve algılayışlar, alışkanlıklar, düşünüşler toplamı olan toplumsal bilinç, bireysel bilinçten önce oluşur. 

Bireyler, önceki kuşaklardan gelen değerlere kendisinin edindiği düşünceleri, algıları katarak bireysel düşünme ve davranma biçimleri geliştirir. İnsanın çevresinde olan biteni kavrarken aklını kullanarak edindiği bu değerler bireysel bilinçtir. 

Montaigne’in üzerinde durduğu ve insanı özgür kılan, insan kılan kendini tanıma işte budur. Bu bilinçtir insani vicdanı yaratan.

BİREYSEL BİLİNCİN HAPSEDİLMESİ

Tarih boyunca (ve günümüzde) bireysel bilinç baskılandı, kontrol altında tutulmaya çalışıldı. 

İnsanın binlerce yıldır köleleştirildiği söyleminin gerçekliği olan bu durum, vicdanın ve özgürleşmenin engellenmesi, aklın hapsedilmesidir

Brecht karanlık zamanlar diyor insan aklının hapsedilmesine ve ekliyor: 

“Elbette şarkı da söylenecek karanlık zamanları anlatan.”

Bunun en iyi örneğini Çehov’un 6 Numaralı Koğuş adlı romanında görürüz. Doğal olarak insanlık tarihi Kafka’nın Dava, Orwell’ın 1984, Bradbury’nin Fahrenheit 451, Saramago’nun Körlük, Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf, Yaşar Kemal’in İnce Memed gibi daha onlarca romanın yanı sıra sınıfların, halkların, felsefenin, ideolojilerin insan bilincinin baskılanmasına karşı verdiği mücadelelerle doludur.

TOPLUMBİLİM

İnsanın sonsuz gücü hapsedilemeyeceği için bu hapishanenin duvarları tarih boyunca bilimin ve aklın yol göstericiliğinde yıkılmışsa da zamanla daha güçlendirilerek hep var edilmiştir.

Toplumun ve insanın etkileşiminin nasıl olduğunu konu edinen toplumbilimin (sosyoloji) 19. yüzyıl başlarında gelişmesi, aklın hapishanesinin yıkılmasında insanlığın ulaştığı önemli bir başarıdır.

İnsanla ilgili her bilimi (tarih, psikoloji, ekonomi, din, eğitim, hukuk, felsefe, antropoloji...) bütünleştirmeyi isteyen ve temel atıcısı Comte’un bilimlerin kraliçesi dediği toplumbilim, Spencer, Marx, Durkheim, Weber gibi öncülerin kuramlarıyla insanlığa yol gösterdi, umut oldu.

TOPLUMSAL BİLİNCİN ÖZGÜRLEŞMESİ

Birçok bilim dalıyla dayanışarak toplumsal sorunlarla ilgilenen, olması gerekeni değil olanı inceleyen toplumbilim, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurarak genellemelere ulaşan ve eleştirel düşünmenin önünü açan, özgürleştiren pozitif bir bilimdir.

Bizde bu düşünce, Osmanlı’nın parçalandığı dönemde Ziya Gökalp’in başlattığı çalışmalarla, Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük tartışmalarının ortasında toplumu anlama ve çözümlemenin bir yordamı olarak Cumhuriyet’ten sonra gelişmeye başladı.

Toplumun yapısına ve olaylara, değişimlere daha geniş ve eleştirel bakış açısı getirerek 1940’larla birlikte felsefenin de katkısıyla Hilmi Ziya Ülken, Niyazi Berkes, Mübeccel Kıray, Muzaffer Şerif Başoğlu, Cavit Orhan Tütengil, Macit Gökberk, Nusret Hızır, İoanna Kuçuradi, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Nermin Abadan Unat, Hasan-Âli Yücel, Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran, Doğan Avcıoğlu, Selahattin Hilav, Bozkurt Güvenç, Doğan Kuban, Bahriye Üçok, Ünsal Oskay, Özer Ozankaya, Emre Kongar, Afşar Timuçin gibi birçok öncü aydınını yarattı. 

TOPLUMSAL BİLİNCİ ÖZGÜRLEŞTİRME

Uyuşuklaştıran, kullaştıran, mistikleştiren geleneklerin, alışkanlıkların kıskacında hapsedilmeye uygun olan toplumsal gerçeğimizi Cumhuriyet değerleriyle toplumsal bilince dönüştürme gereksinmemiz var.

Tarih-i Kadim’e (Tevfik Fikret) kulak vereceğiz: 

“İnsan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni despotizm’ 21 Aralık 2024
Savaş ve insan 14 Aralık 2024
Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları