Olayların Ardındaki Gerçek

Suriye Olayında Gelinen Nokta

27 Ekim 2019 Pazar

9 Ekim’de başlayan ve bugün 16. gününe ulaşan “Barış Pınarı Harekâtı”, önce 120 saatlik ateşkes, sonra da Soçi görüşmeleri ile çok kısa zamanda çeşitli aşamalar geçirdi.

Bu aşamaları kimi gazeteler bir “cihat havası” içinde köpürterek kimileri de ağır eleştiri çizgisinde verirken, gazetemiz Cumhuriyet manşetlerde ve haberlerde, olayı objektif bir nitelikte okuyucuya yansıttı.

Ayrıca sütun sahibi yazarlarımız, olayları değerlendirerek gelişmeleri okuyucuya en kapsamlı bir biçimde ulaştırdılar. Türkiye için bu önemli konuda Cumhuriyet’in aldığı tutum, ciddiyet, yansızlık ve objektiflik esaslarına sıkı sıkıya uyduğu için bir referans gazetesi olmanın gücünü ve etkisini her gün daha kanıtlamış oluyordu.

Bu yazımızda, gelinen son nokta üzerinde durulacaktır.

1. TSK’nin Barış Pınarı Harekâtı, Soçi’de Erdoğan-Putin görüşmesi ile sonuçlandı. Soçi Mutabakatı’nın en önemli sonucu, 28 Ekim 1998’de Türkiye-Suriye arasında imzalanan “Adana Antlaşması”nın ilkelerinin kabul edilmesidir. Bu anlaşmanın kabul edilmesi, Türkiye, Rusya ve Suriye arasındaki işbirliğinin devam etmesini sağlayacaktır.

2. Soçi’deki açıklamasında Putin, Türkiye-Suriye arasında “karşılıklı saygı” vurgusunu yaptı ki bu, iki devlet arasındaki işbirliğinin gelişmesinde anahtar noktadır. Soçi Antlaşması’nın diğer önemli noktası, Suriye ile “siyasi işbirliği” ve Suriye’de “tek devlet” ilkesine gönderme yapılmasıdır. Erdoğan’ın açıklamasında, “Türkiye’nin Suriye topraklarında gözü yoktur. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıdır” söylemi bu açıdan çok önemlidir.

3. TSK’nin Barış Pınarı Harekâtı ile ulaştığı alanın doğu ve batısındaki toprakların denetimi Suriye Merkezi Devleti’ne ve Rusya’ya bırakılmıştır. Burada açıkça yeni bir güvenli bölge kuruluyor, bu bölgede Türkiye, Suriye, Rusya aktif rol alıyor ve bu bölgeyi askeri açıdan denetleme olanağını elde ediyor.

4. Türkiye-Rusya siyasi mutabakatı, bölgede ABD’nin varlığını büyük ölçüde zedelemiştir. ABD’nin etkili gazetesi Wall Street Journal (WSJ), kazananın Putin, Erdoğan ve Esad olduğunu, Alman Die Zeit de “anlaşmanın büyük mağlubunun Kürtler” olduğunu belirtti. 5. Yıllardır Suriye’de özerk bir Kürt oluşumunu gerçekleştirmeye çalışan emperyal güç, ABD’nin geriye çekilmesi, ayrılıkçı Kürt oluşumları için bir ders olmalıdır. Bu ders yüzyıllardır tekrarlanan bir kuralı tekrar güncelliyor. “Emperyalist devletlerin temel hedefleri kendi çıkarlarıdır.”

6. Dün yaptığı açıklamada Trump, “Petrolü güven altına almak için PYD/ PKK unsurları ve ABD askerleri petrolün olduğu bölgeye geçecektir” diyerek, yukarıda belirttiğimiz çıkar politikasını bir kez daha ifade etmiş oluyor.

7. Diğer bir önemli nokta şudur: ABD’nin kimine göre 30 bin, kimine göre 60 bin TIR silah teslim ettiği ve yıllardır eğittiği YPG/PYD terör unsurlarının bundan sonra ne yapacağı konusudur. Bu noktada, Rusya’nın YPG’yi koruyucu tavrı da gözden kaçırılmamalıdır.

8. AKP’nin öteden beri izlediği “siyasal İslam” politikaları ve “ümmetçi yaklaşım” gerçekte duvara toslamış bulunuyor. AKP’nin savunduğu Filistin dahil Arap Birliği ülkeleri Türkiye’nin Suriye harekâtına karşı çıktı. Bu durum Birinci Dünya Savaşı’ndaki pozisyonu anımsatıyor. O sırada İngiltere’nin yönlendirmesiyle Türkiye’ye karşı çıkan Araplar şimdi ABD’nin yönlendirmesiyle Erdoğan’a karşı çıkıyorlar. Bu durum kuşkusuz Erdoğan için acı ve hüzünlü bir sonuçtur. Nitekim Erdoğan, Araplara karşı öfkesini “Hepiniz bir araya gelseniz bir Türkiye etmezsiniz” diye açıkladı. Bu durumda Erdoğan’ın, Milli Mücadele’yi gerçekleştiren Atatürk’ten öğrenmesi gereken çok şey var.

9. Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği mektup diplomatik bir skandaldır. Mektuptaki tehdit ve şantaj söylemleri kabul edilemez. “Mektubu çöp sepetine attık” sözü diplomasi ve evrensel hukuk kurallarıyla bağdaşmaz. Mektup artık devlet arşivine girmiş bulunuyor ve bu nedenle gerekli yanıt verilmelidir.

10. Bir başka önemli nokta, eski adı ÖSO, yeni adı Suriye Milli Ordusu olan oluşumun durumudur. ÖSO, bilindiği gibi Türkiye tarafından destekleniyor. ÖSO unsurları arasında cihatçılar da var. Kimi kaynaklara göre, Suriye’de 80 ülkeden 42 bin IŞİD mensubu vardır. Soçi Mutabakatı sonrası bunlar ne olacaktır? Cihatçılar nereye gidecektir sorusu son derece önemlidir.

11. Trump’ın “General Mazlum” adını verdiği ve bizzat görüştüğü Suriye’deki PYD/PKK’nin başı Ferhat Abdi Şahin, kırmızı bültenle aranan bir teröristtir. Bu kişinin ABD Devlet Başkanı tarafından muhatap kabul edilmesi ve bir general olarak anılması, çok büyük bir skandaldır. Türkiye bu konuda kesin olarak ödün vermemelidir. Özetlediğimiz bu gelişmeler çerçevesinde, Türkiye geçmişte yaptığı hataları bir kenara koyup bugünün koşullarında yeni, gerçekçi bir politika uygulamalıdır. İlk yapılacak iş, Esad’la doğrudan görüşmelerin başlamasıdır.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni Tehlikeler 12 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları