Olayların Ardındaki Gerçek

CHP’nin Suriye Toplantısı

03 Ekim 2019 Perşembe

Geçen cumartesi günü (28.09.2019) CHP, “Suriye’de Barışa Açılan KapıUluslararası Suriye Konferansı” başlıklı bir toplantı düzenledi. Konferansa siyasetçiler, diplomatlar, akademisyenler, bilim insanları, gazeteciler, emekli askerler, demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinden katılım oldu. Toplantıda 5 ayrı panel yapıldı ve 25 bildiri sunuldu. Fırat’ın doğusunda kurulacak güvenli bölge konusunda tartışmaların yapıldığı, Fırat’ın doğusuna bir askeri harekâtın en sıcak gündem maddesi olduğu ve bu konuda ABD’nin Türkiye’nin ulusal çıkarları ile ters düşen konumu ve görüntüsünün en üst düzeyde seyrettiği bir dönemde bu konferansın yapılması ve değişik düşünce ve görüş sahiplerinin katılımının sağlanması kuşkusuz çok önemlidir. Bu toplantıya gazetemiz gereken önemi verdi ve konferans Genel Yayın Yönetmenimiz dahil üç yazarımız tarafından izlendi, toplantının izlenimleri okuyucuya geniş bir biçimde yansıtıldı. Bu toplantı, tüm basında ilgi ile karşılandı. Konferansta ileriye sürülen görüşlere karşı, basında yer alan başlıca eleştiri noktaları objektif olarak şöyle özetlenebilir: Suriye sorununun temelde sığınmacı ve göç boyutu ile ele alınması eksikliktir. Suriyeliler gönüllü olmadan, Suriye’ye gönderilirse hukuka aykırı hareket edilmiş olunur denilerek konunun özellikle hukuk boyutu üzerinde durulmuştur.

Oysa ABD, TIR’lar dolusu silahları sözü edilen bölgeye göndermekte ve ABD’nin o bölgede sayısı yirmi altıyı bulan askeri üssü olduğu halde bu konuda herhangi bir görüş ileriye sürülmemiştir. Konferansta, “Esad diktatördü, katildi, halkına zulüm yaptı, Suriyeliler onun için Türkiye’ye sığındılar” tezi gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. “Terör örgütlerinin varlığı sığınmacıların yurtlarını terk etmelerinde de etkili olmuştur” görüşü ele alınmamıştır. YPG/PKK’ye yakınlığı ile tanınan, hatta bu örgütün sözcüsü olduğu bilinen Bayan Amy Austin Holmes’ün konferansa çağrılması en büyük eleştiri konularından biri oldu. Konferansta, Suriye sorununun temel kaynağı genel olarak Esad gösterilse de, sorunun asıl kaynağının altında emperyalist düşünceler taşıyan süper güçler, özellikle ABD politikasının olduğunun yeterli bir biçimde belirtilmemesi eleştiri konusu yapıldı. PKK/YPG’den temizlenecek bölgeye bir milyon sığınmacının yerleştirilmesini sağlayacak planın Suriye’nin toprak bütünlüğünün ihlali anlamına geleceğinin altının çizilmesi, ABD’nin aynı bölgedeki varlığı ve gerçeği karşısında bir çelişki oluşturduğu belirtildi. Hazırlıkları uzun süre önce başlanan konferansta iddia edildiğinin tersine ne “bütün aktörlerin” yer aldığı ne de “AKP iktidarını uygulamaya zorlayacak önerilerin” oluşturulabildiği ileri sürüldü. Konferansın sonuç bildirgesinde YPG/PKK adının geçmemesi dikkat çekici bulunmuş ve eleştirilmiştir. Çeşitli basın organlarında yayımlanan yazılardan derlenen bu eleştiri noktaları aslında konferansa önem verildiğini de göstermektedir. Ana muhalefet partisinin böylesi bir toplantı düzenlemesi muhakkak takdir edilmelidir. Konferansta ileri sürülen düşünceler öncelikle kurumu değil konuşan kişiyi bağlar, kuralı unutulmamalıdır. Aslında CHP için bağlayıcı nokta Genel Başkan’ın konuşması ve konferans sonuç bildirisidir. Kılıçdaroğlu’nun Görüşleri CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmada ileri sürdüğü görüşleri şöyle özetlenebilir: Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceğini unutmamalıyız. ABD ve Rusya’nın çıkarları arasında savrulmamak için, toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık, egemenlik ve iyi komşuluk ilişkileri ilkelerine dayanan, tek bir Suriye politikası izlemeliyiz. Suriye yönetimi başta olmak üzere, uluslararası hukuka dayalı, meşru olan aktörlerle diplomasiyi etkin kılmalıyız. Bugüne kadar, uluslararası hukuk ve meşruiyete aykırı bütün hamlelerimizi gözden geçirmeliyiz. Suriye güvenli olduktan sonra ülkemizdeki sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerini teşvik edecek politikalar geliştirmeliyiz. Bu görüşler, CHP’nin öteden beri Suriye konusunda ileri sürdüğü Suriye politikasının temel ilkeleridir.
Kuşkusuz, konferansın sonuç bildirgesi de önemlidir. Sonuç bildirgesi de şöyle özetlenebilir: Suriye’de çatışmaların sona erdirilerek, barış, huzur, istikrar tesis edilmesi, Suriyeli sığınmacılar meselesinin uluslararası hukuk, insan hakları ekseninde çözümü Türkiye için temel ve öncelikli bir hedef olmalıdır. Türkiye, Suriye krizi bağlamında sadece Suriye yönetimiyle sorun yaşamamaktadır. Akışkan ve kırılgan saha koşulları ülkemizi krize müdahil diğer aktörlerle de her an çatışabilir bir konumda tutmaktadır. Çok boyutlu bu gerilimden en az hasarla çıkmanın yolu Türkiye-Suriye ilişkilerini bir an önce yeniden rayına oturtmaktan geçmektedir. Objektif koşullar içinde ve özetleyerek verilen bu konferans, eksikleri olsa da birçok eleştiriyi içerisinde taşısa da önemlidir. Suriye sorunu, tüm Türkiye’yi ilgilendiren, son yılların en önemli dış politika konusudur. Bu konunun en yakıcı noktası şudur: Suriye sorununda vakit geçirilmeden Suriye merkez hükümeti ile görüşmeler başlatılmalıdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni Tehlikeler 12 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları