Olaylar Ve Görüşler

Yönetilemeyen riskler çağı - Alaettin CANGÖZ

28 Temmuz 2022 Perşembe

Risk, Portekizceden İngilizceye geçmiş bir kavramdır. İlk kullanımı bilinmeyen sulara açılma, bilinmeyen topraklarda ilerleme anlamındadır. Kâşifler bilinmeyen bölgelere seyahat etmeyi risk olarak adlandırmışlardır. Günümüzde, gelecekteki olası tehlikelerin irdelenmesi, değerlendirilmesi olarak kabul edilmektedir. Fiziksel, mekâna bağlı boyutunun yanına, finans ve yatırım alanları, zaman düzlemi de eklenmiştir. 

DOĞA VE İNSAN

Geleneksel toplumlarda, riskler yazgı, kader, büyü, karşı konulamaz doğa olayları olarak kabul edilir. Risklere boyun eğilir. Riski yönetmek için çaba harcanmaz. Gelişmiş toplumlarda ise risklerin kaynakları, potansiyelleri ve verebilecekleri zararlar irdelenerek yönetilir. Risk kabul edilen olayın olma olasılığı, olması halinde verebileceği hasarın azaltılması çalışmaları, risk yönetimini oluşturur. Bazı tehlikelerin gerçekleşme olasılığı azaltılamaz. Olursa, meydana getireceği hasar yönetilebilir, azaltılabilir.

Genel olarak risklerin iki kaynağının olduğu kabul edilir: Doğa ve insan. Doğadan kaynaklanan riskler su baskını, toprak kayması, sel, deprem gibi doğal afetlerdir. Hastalık ve salgınları da doğa olayları arasında sayabiliriz. İnsandan kaynaklanan riskler ise istenmeden meydana gelen kazalardan başlamak üzere basit suçlar, örgütlü suçlar, toplumsal şiddet, ayaklanmalar, silahlı çatışmalar, iç savaşlar, dünya savaşlarıdır.

Öngörülebilen ve yönetilmesi mümkün olan riskler, sigortalanabilir riskler olarak da değerlendirilebilir. Sağlık riskleri, kaza riskleri, kuraklık riskleri ölçülebilir, sigortalanabilir. Ancak, günümüzün teknolojik düzeyi, üretim ve dağıtım biçimi, beklenenin tersine, riskleri değerlendirmeyi ve yönetmeyi güçleştirmektedir. 

Örneğin Covid-19 salgınının ne kadarı doğaldır? Ne kadarı insan kaynaklıdır? Dünyadaki kuraklık ve dolayısıyla göç hareketlerinin ne kadarı doğaldır? Ne kadarı insan kaynaklıdır? Nasıl yönetilebilir?

İŞBİRLİĞİ GEREKLİ

Birincisi, doğayı tahrip etmemiz sonucu oluşan küresel ısınmadır. Her yıl ormanlarımız daha fazla yanmakta, canlıların yaşayabileceği alanlar azalmakta, göç hareketleri hızlanmaktadır. 

İkincisi, uluslararası sosyal adaletsizlik artmaktadır. Küresel rekabete dayanamayan ekonomiler çökmekte, işsizlik artmaktadır. Adaletsizlik yaygınlaşmaktadır. Nitelikli eğitim ve sağlık hizmetlerine erişmek, zorlaşmaktadır. Terör örgütleri, organize suç örgütleri kolayca taban bulmaktadır.

Üçüncüsü, gelecek kaygısına bağlı olarak, toplumun büyük bölümünün yaşadığı psikolojik sorunlar ve buna bağlı davranış bozukluklarıdır. Günümüzde iş bulmak zor, uzun süreli sözleşmelerle iş bulmak daha da zordur. Taşeron çalışma tarzı, yıllık sözleşmeler, performans temelli sözleşmeler yaygınlaşmıştır. 

Küresel ölçekteki, riskleri yönetmek küresel işbirliğini gerektirir. Fakat bu işbirliğinin gerçekleşmeyeceği açıktır. O nedenle bu çağda kendi başımızın çaresine bakmamız gerekir. Küresel insan hareketleri giderek arttığından, hazırlıklı olmak, sınırlarımızı korumak zorunludur. Radikal örgütlerle, suç örgütleriyle mücadele etmek için, bilime önem vermek zorunludur. Yozlaşmanın önüne geçmek içinse, demokrasi, hukuk, denge, denetleme, açıklık, şeffaflık sistemleri güçlendirilmelidir. Yozlaşmış yönetimler suç örgütlerini güçlendirir. Gelecek kaygısının azaltılması için sosyal devlet ilkesi uygulanmalıdır. Yurttaşlar hak ettiği eğitime, sağlığa, adalete, mali güce ulaşabileceğinden emin olmalıdır.

ALAETTİN CANGÖZ

EMEKLİ EMNİYET MÜDÜRÜ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları