Olaylar Ve Görüşler

YEREL SEÇIM ITTIFAKI: Başkası olma kendin ol! - DR. ALİ MERT TAŞCIER

13 Eylül 2023 Çarşamba

2017 referandumu ile gerçekleşen anayasa değişikliği ve sonrasında yapılan düzenlemeler, ittifakı siyaset alanında daha fazla tartışılır hale getirdi. Yasalar siyaset arenasına itekledi, ama ittifak Türkiye için yeni bir şey değil. Düzenlemenin yeni çıkması yanıltmasın. Aslında bu düzenleme, ittifakın “mecburi” olacağının sinyalinden başka bir şey değildi.

Bir ittifak için yasal düzenlemeden ziyade, siyasal ortamın uygunluğu önkoşuldur. Daha önceleri her zaman birlikteliğe ihtiyaç duyulmayabiliyordu. Mahallede orantısız güç uygulayan büyüklere karşı, haklı çocukların birleşerek ses çıkardığı düzlemden, her zaman birlikte olma zorunluluğunun doğmasıdır Türkiye’de ittifakın evrimi.

İnönü’nün üçlü masası

Genel seçimler öncesinde yaşadığımız altılı masa deneyimini, genellikle doğru yanlış gibi değerlendiriyoruz. Siyasi koşulların ve yasanın aynı anda zorladığı bir durum olmasını ve tarihteki bir örneğini de göz önüne alarak yerel seçimlerde ittifakın zorunluluğuna bakalım.

Baskıya ve otoriter yönetimlere karşı birleşik cephe ya da demokrasi ittifakı gibi oluşumlara dünyada ve tarihte rastlanmakta. Tıpkı İsmet İnönü’nün kurduğu “üçlü masa” gibi. Bizzat İnönü, iktidarda bulunan Demokrat Parti’nin uyguladığı baskıyı, demokrasi ve temel hak ve özgürlüklere dair uygulamalarını eleştirerek “Muhalefet partilerinin rejim davasında işbirliği yapma zarureti, umumi ihtiyaçtan doğuyor. En münevver cemiyet tabakasından, sade hayatlı ve yalnız muhitlerdeki vatandaşlara kadar herkes, içinde bulunduğu siyasi huzursuzluk, iktisadi darlık, pahalılık şartlarından kurtulmak istiyor. İşbirliği fikri, maşeri vicdandan kurtuluş çaresi olarak tabii bir surette doğmuş ve en geniş ölçüde yayılıp yerleşmiştir” demiştir.

CHP’nin 12. kurultayında ittifak görüşmeleri yetkisi alan İnönü, Hürriyet Partisi ve Cumhuriyetçi Millet Partisi ile bu süreci yürütüyor. 1957’ye gelindiğinde DP’nin yasal değişikliklerle ittifakın önüne geçmesi, “üçlü masa”nın farklı yöntemlerle mücadeleye devam etmesini gerektirmişti.

İttifak zorunlu mu?

Geldiğimiz noktada AKP, ittifaklara dair yasal düzenleme yapmanın ötesinde siyasi iklimi de ittifak yapmaya mecbur hale getirdi. Kimle, nasıl, hangi gizli/olmayan protokollerle yapılır başka bir tartışmanın konusu, ancak geldiğimiz noktada ittifak zorunluluk. Şunun altını ısrarla çizmekte yarar var: İttifak zaten asgari müştereklerin bileşimidir. Birbirinden farklı olan siyasi hareketlerin, fedakârlık yaparak bir araya gelmesidir. Doğal olarak herkes kendi kimliğini ne kadar korursa ittifak o kadar güçlü olur. Kendini sosyal demokrat, milliyetçi demokrat, muhafazakâr demokrat ya da liberal demokrat gibi isimlerle anan partiler bir araya geliyorsa birinin diğerine benzemesi gerekmez. Zira o zaman bir parti diğerine dönüşür. Sosyal demokrat parti kendi kimliğini korumalı, diğerleri gibi olma çabasına girmemelidir. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi, ittifakın kazanmada büyük etken olduğu yerlerin kaybedilmesine, hele ki son seçimlerden sonra kimsenin tahammülü yok. Üstelik bu yerlerin kaybedilmesi, buralarda gösterilen adaylara yüklenemeyecek bir sorumluluğu da peşinden getirecek.

Özetle daha pek çok unsurla birlikte, ittifakların güçlü olması için herkes kendi olmalı. Türkiye’de yaşanmaya değer bir yaşam ancak böyle kurulabilir.

DR. ALİ MERT TAŞCIER - SİYASET BİLİMCİ/YEREL YÖNETİM UZMANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları